29 Temmuz 2009 Çarşamba

ACULAR (Göz Damlası)

Etken Madde(ler): Ketorolak trometamin 0.5 %

Piyasa Şekilleri: 5 ml'lik damlalıklı plastik şişelerde.

Kullanım Şekli: Allerjik konjuktivitte; günde 4 defa 1'er damla. Post-operatif enflamasyon için; ameliyattan 24 saat önce başlanıp, günde 3 kez 1'er damla uygulanır. Kronik kistoid makuler ödemde; günde 4 defa 1 damla önerilir.

Endikasyonları: Saman nezlesi olan hastalardaki allerjik konjunktivitin ve göz ameliyatlarını takiben oluşan enflamasyon ve ilgili semptomların tedavisinde endikedir. Katarakt ameliyatlarını takiben, kronik kistoid makular ödemli hastalardaki görüş yeteneğini arttırdığı da ortaya konmuştur.

Kontrendikasyonları: İlacın bileşimindeki maddelerden herhangi birine ve asetilsalisilik aside veya diğer NSAİ'lara daha önceden hassasiyeti bulunanlarda kontrendikedir.

Uyarılar: Kanamaya yatkınlığı olduğu bilinen hastalarda veya kanama zamanını uzatabilen diğer ilaçları kullanan kişilerde dikkatli kullanılmalıdır. Enfeksiyonun belirtilerini maskeleyebilir. Yumuşak kontakt lens takmaya devam edenlerde kullanılmamalıdır. Çocuklarda, gebelerde ve emzirenlerde kullanımı tavsiye edilmemektedir.

Yan Etkileri: Geçici yanma ve batma ve oküler irritasyon en sık rastlanan yan etkilerdir.

ACUITEL Film Tablet

Etken Madde(ler):

Kinapril HCI

Piyasa Şekilleri:

20 mg: 20 film tablet, 40 mg: 28 film tablet, 5 mg: 20 film tabletlik ambalajlarda.

Kullanım Şekli:

Esansiyel hipertansiyonda; normal etkili doz günde bir defada 20 mg’dır. Doz, tedaviye alınan yanıta göre ayarlanmalı, doz artırımları 3-4 haftalık aralıklarla olmalı, günlük doz 40 mg’ı geçmemeli ve tercihan günde tek dozda uygulanmalıdır. Böbrek yetmezliği durumlarında, diüretiklerle birlikte uygulanması gerektiğinde, yaşlı hastalarda daha düşük bir başlangıç dozu önerilir. Kinapril ile birlikte diüretik kullanan hastalarda, hipotansiyon riskini kontrol etmek amacıyla, kinaprilin başlangıç dozu 5 mg olmalıdır. Böbrek yetmezliği olan hastalarda kreatinin klirensinin azalmasına göre önerilen başlangıç dozları; >60 ml/dakika - 10 mg, 30-60 ml/dakika - 5 mg, 10-30 ml/dakika - 2.5 mg’dır. 65 yaşın üstündeki hastalarda tedaviye, günde tek doz olmak üzere 5 mg ile başlanır. Konjestif kalp yetersizliği; önerilen başlangıç dozu, günde iki defa 5 mg’dır. Doz, ikiye bölünmüş olarak günde 40 mg’a kadar yükseltilebilir ve dijital ve/veya diüretik ile kombine edilebilir. Kombine tedavi sırasında genellikle iki eşit dozda verilen günde 10-20 mg’lık dozlar yeterlidir.

Endikasyonları:

Hipertansiyon ve konjestif kalp yetersizliğinin tedavisinde endikedir.

Kontrendikasyonları:

İlaca karşı bilinen alerjisi olanlarda, gebelikte ve emziren annelerde kullanılmamalıdır.

Uyarılar:

Çocuklarda kinalaprilin etkinliği ve güvenilirliği gösterilmemiştir. Belirgin su-sodyum kaybı veya renal arter stenozu, renin-anjiyotensin sisteminin uyarılmasına neden olur. Bu sistemin bir konverting enzim inhibitörü ile bloke edilmesi, özellikle ilk dozdan sonra ve tedavinin ilk iki haftasında, kan basıncında ani bir düşmeye ve/veya daha seyrek olarak ve daha değişken bir zaman dilimi içerisinde de, bazen akut olabilen işlevsel böbrek yetmezliğine neden olabilir. Hipertansiyonlu hastalarda, diüretik uygulanmaktaysa, kinapril tedavisinden en az 3 gün önce diüretiği kesmek, eğer bu mümkün değilse tedaviye, başlangıç dozu olarak 5 mg veya daha düşük bir dozla başlamak uygundur. Konjestif kalp yetersizliğinde, kinapril tedavisine başlamadan birkaç gün önce diüretiğin dozu azaltılmalıdır. Renovasküler hipertansiyonda tedaviye (tek doz halinde) 5 mg gibi düşük bir dozla başlamak uygundur. Hipertansiyonda diüretiğe devam edilmesinin gerektiği durumlarda, konjestif kalp yetersizliğinde ve renovasküler hipertansiyonda tedaviye başlamadan önce ve başladıktan sonraki bir ay boyunca plazma kreatinin düzeyleri ölçülmelidir. Vasküler kolajen hastalıklar ve/veya nefropati vakalarında düzenli hematolojik kontrol yapılması önerilir. Renovasküler hipertansiyon tedaviye başlanırken dikkatli olunmalı ve böbrek fonksiyonları yakından izlenmelidir. Kinapril dahil, konverting enzim inhibitörleri ile tedavi edilen hastalarda, nadiren de olsa yüz, ekstremite, dudak, dil, glottis veya larinkste anjiyonörotik ödem oluştuğu bildirilmiştir. Bu durumlarda, kinapril hemen kesilmelidir. Laringeal ödem ile birlikte görülen anjiyonörotik ödem ölüme neden olabilir. Solunum yollarının tıkanmasına yol açabilecek bir dil, glottis veya larenks ödemi durumunda 1/1000’lik epinefrin solüsyonu 0.3-0.5 ml dozunda süratle cilt altına enjekte edilmelidir. Yaşı 65’in üzerinde olan hastalarda kinapril atılımı, böbrek fonksiyonlarındaki bozulmaya bağlı olarak azalır. Büyük cerrahi girişimler sırasında uygulanan anestezilerde veya potansiyel hipotansif etkiye sahip ajanlarla sağlanan anestezilerde, konverting enzim inhibitörleri, hipotansiyona yol açabilirler.

Yan Etkileri:

En sık rastlanan yan etkiler sersemleme ve baş ağrısıdır. Daha ender olarak (ancak hastaların %1’inden çoğunda), öksürük, yorgunluk, bulantı, dispepsi, göğüs ağrısı ve diyare görülür. Yüz, ekstremite, dudak, dil, glottis ya da larinksde anjiyonörotik ödem görülebilir.

İlaç Etkileşimleri:

Kinaprilin, potasyum tuzları veya potasyum tutucu diüretiklerle birlikte kullanımı halinde; böbrek yetmezliği mevcudiyetinde, hiperpotasemi riski bulunmaktadır. Hipopotasemi durumları dışında, konverting enzim inhibitörleri ile hiperpotasemik ilaçlar birlikte kullanılmamalıdır. Daha önceden diüretik kullanan hastalarda, özellikle bu tedavi yeni başlamış ise, kinapril kullanıldığında, kan basıncında beklenenin üzerinde düşüş görülebilir. Bir nöroleptik veya imipramin ile kombine edilmesi, ortostatik hipotansiyon riskini artırır.

ACTRAPID-HM Penfill Kartuş

Etken Madde(ler: İnsan insülini (Biyosentetik) 100 IU/ml

Piyasa Şekilleri:

3 ml 5 kartuş içeren ambalajlarda.

Kullanım Şekli:

Kullanılacak miktar hastanın gereksinimine göre ayarlanır.

Endikasyonları:

İnsülin tedavisine gerek duyulan tüm Diabetes Mellitus'lu hastalarda endikedir. Kısa etki süreli insülinlerin etkisi deri altı enjeksiyonu takiben 30 dakika sonra başlar ve toplam 8 saat sürer.

Kontrendikasyonları:

Hipoglisemi durumunda insülin kesinlikle kullanılmamalıdır.

Uyarılar:

Gereğinden fazla insülin enjekte edildiğinde, öğün atlandığında ya da herzamankinden daha yoğun egzersiz yapıldığında hipoglisemi denilen bir insülin reaksiyonu gelişebilir. İnsülin reaksiyonu ilk olarak soğuk terleme, çarpıntı, sinirlilik, titreme gibi belirtilerle birden bire başlayabilir . Bu belirtiler hemen şeker veya şekerli bir gıda alınmasıyla giderilebilir. Bu nedenle diyabetli hastaların yanlarında birkaç adet kesme şeker yada şekerli gıda taşımaları gereklidir. Diyabetli bir hastanın yakınları, çalışma yerindeki arkadaşları diyabetli olduğunu bilmeli ve hasta ciddi bir insülin reaksiyonu geçirdiğinde nasıl müdahale yapılması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. Muhtemel bir boğulma riskine karşı bilinci kapalı olan bir diyabetliye kesinlikle ağızdan bir şey yedirilip içirilmemelidir. Hasta böyle bir durumdayken yan yatırılmalı ve acil tıbbi yardım aranmalıdır. Bilinçsizlik durumu glukagon enjeksiyonu ile de giderilebilir. Glukagon kullanıldığında , hastanın bilinci yerine gelir gelmez ağızdan şeker veya şekerli gıda verilebilir. İnsülin doz aşımında ise glukagona ek olarak bir doktor tarafından damar içine glukoz verilebilir. Tekrarlayan insülin reaksiyonları gelişen ya da bilinç kaybı görülen hastalar insülin dozunda değişiklik gerekebileceği için doktora danışmalıdır. Ciddi hipoglisemi tedavi edilmezse; geçici veya kalıcı beyin hasarına ve ölüme yol açabilir. Diyabetik ketoasidoz ise genellikle kan şekerinin aşırı yükselmesi durumudur. Bu çok ciddi bir durum olup, gereğinden daha az insülin kullanılmasına bağlı olabilir. Hastalık ya da enfeksiyon sırasında insülin gereksiniminin artması, diyete uyulmaması, insülin enjeksiyonlarının atlanması ya da doktor tarafından reçete edilenden daha az dozda kullanılması da bu duruma yol açabilir. İdrar testlerinde gelişmekte olan bir ketoasidoz durumu idrarda aşırı miktarda şeker ve keton bulunmasıyla kendini gösterir. Semptomları ise susama, aşırı idrara çıkma, iştahsızlık, halsizlik, deri kuruluğu, derin ve hızlı solumadır. Bu semptomlar birkaç saat veya gün içinde giderek yerleşir. Bu gibi semptomlar görüldüğünde hemen doktora danışılmalıdır. Bu semptomlar tedavi edilmezse; diyabetik koma ve ölüme yol açabilir. Halen karışık türlerde insülin veya sığır insüliniyle kontrol altına alınmış hastalar transfer edilirken, kullanılan insülin preparatının saflığı, türü ve formülasyonu dikkate alınarak doz ayarlaması yapılması gerekebilir. Kan glukoz kontrolü büyük ölçüde iyileşen; örneğin, intensif insülin tedavisi uygulanan hastalarda, alıştıkları uyarıcı semptomlarda değişiklik olabileceği kendilerine uygun biçimde anlatılmalıdır. İnsülin plasenta engelinden geçmez. Emzirmenin bebek için hiçbir riski yoktur. İnsüline bağımlı diyabeti olan gebelerin intensif kontrolu önerilir. İlk trimester de insülin gereksinimi genellikle düşerken, iki ve üçüncü trimesterde artar.

Yan Etkileri:

Lokal aşırı duyarlılık reaksiyonları (enjeksiyon yerinde kızarıklık, şişme, kaşıntı) nadiren görülür ve tedavi sürdürüldükçe kaybolur. Direngen alerjik reaksiyonlar ve lipoatrofi çok nadir görülür. Aynı küçük alana çok sık enjeksiyon yapılması neticesinde lipohipertrofi görülebilir.

İlaç Etkileşimleri:

Başka ilaçlarla beraber kullanılması insülin gereksinimini etkileyebilir. MAO inhibitörleri, non-selektif beta blokerler, anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri, salisilat, anabolik steroidler, oral antidiyabetikler ve alkol insülinin hipoglisemik etkisini artırabilir. Oral kontraseptifler, tiyazidler, kortikosteroidler, tirod hormonları ve sempatomimetikler insülinin etkisini azaltabilen ilaçlardır.

ACTRAPID-HM Flakon

Etken Madde(ler:

İnsan insülini (Biyosentetik) 100 IU/ml

Piyasa Şekilleri:

10 ml 1 flakon içeren ambalajlarda.

Kullanım Şekli:

Kullanılacak miktar hastanın gereksinimine göre ayarlanır.

Endikasyonları:

İnsülin tedavisine gerek duyulan tüm Diabetes Mellitus'lu hastalarda endikedir. Kısa etki süreli insülinlerin etkisi deri altı enjeksiyonu takiben 30 dakika sonra başlar ve toplam 8 saat sürer.

Kontrendikasyonları:

Hipoglisemi durumunda insülin kesinlikle kullanılmamalıdır.

Uyarılar:

Gereğinden fazla insülin enjekte edildiğinde, öğün atlandığında ya da herzamankinden daha yoğun egzersiz yapıldığında hipoglisemi denilen bir insülin reaksiyonu gelişebilir. İnsülin reaksiyonu ilk olarak soğuk terleme, çarpıntı, sinirlilik, titreme gibi belirtilerle birden bire başlayabilir . Bu belirtiler hemen şeker veya şekerli bir gıda alınmasıyla giderilebilir. Bu nedenle diyabetli hastaların yanlarında birkaç adet kesme şeker yada şekerli gıda taşımaları gereklidir. Diyabetli bir hastanın yakınları, çalışma yerindeki arkadaşları diyabetli olduğunu bilmeli ve hasta ciddi bir insülin reaksiyonu geçirdiğinde nasıl müdahale yapılması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. Muhtemel bir boğulma riskine karşı bilinci kapalı olan bir diyabetliye kesinlikle ağızdan bir şey yedirilip içirilmemelidir. Hasta böyle bir durumdayken yan yatırılmalı ve acil tıbbi yardım aranmalıdır. Bilinçsizlik durumu glukagon enjeksiyonu ile de giderilebilir. Glukagon kullanıldığında , hastanın bilinci yerine gelir gelmez ağızdan şeker veya şekerli gıda verilebilir. İnsülin doz aşımında ise glukagona ek olarak bir doktor tarafından damar içine glukoz verilebilir. Tekrarlayan insülin reaksiyonları gelişen ya da bilinç kaybı görülen hastalar insülin dozunda değişiklik gerekebileceği için doktora danışmalıdır. Ciddi hipoglisemi tedavi edilmezse; geçici veya kalıcı beyin hasarına ve ölüme yol açabilir. Diyabetik ketoasidoz ise genellikle kan şekerinin aşırı yükselmesi durumudur. Bu çok ciddi bir durum olup, gereğinden daha az insülin kullanılmasına bağlı olabilir. Hastalık ya da enfeksiyon sırasında insülin gereksiniminin artması, diyete uyulmaması, insülin enjeksiyonlarının atlanması ya da doktor tarafından reçete edilenden daha az dozda kullanılması da bu duruma yol açabilir. İdrar testlerinde gelişmekte olan bir ketoasidoz durumu idrarda aşırı miktarda şeker ve keton bulunmasıyla kendini gösterir. Semptomları ise susama, aşırı idrara çıkma, iştahsızlık, halsizlik, deri kuruluğu, derin ve hızlı solumadır. Bu semptomlar birkaç saat veya gün içinde giderek yerleşir. Bu gibi semptomlar görüldüğünde hemen doktora danışılmalıdır. Bu semptomlar tedavi edilmezse; diyabetik koma ve ölüme yol açabilir. Halen karışık türlerde insülin veya sığır insüliniyle kontrol altına alınmış hastalar transfer edilirken, kullanılan insülin preparatının saflığı, türü ve formülasyonu dikkate alınarak doz ayarlaması yapılması gerekebilir. Kan glukoz kontrolü büyük ölçüde iyileşen; örneğin, intensif insülin tedavisi uygulanan hastalarda, alıştıkları uyarıcı semptomlarda değişiklik olabileceği kendilerine uygun biçimde anlatılmalıdır. İnsülin plasenta engelinden geçmez. Emzirmenin bebek için hiçbir riski yoktur. İnsüline bağımlı diyabeti olan gebelerin intensif kontrolu önerilir. İlk trimester de insülin gereksinimi genellikle düşerken, iki ve üçüncü trimesterde artar.

Yan Etkileri:

Lokal aşırı duyarlılık reaksiyonları (enjeksiyon yerinde kızarıklık, şişme, kaşıntı) nadiren görülür ve tedavi sürdürüldükçe kaybolur. Direngen alerjik reaksiyonlar ve lipoatrofi çok nadir görülür. Aynı küçük alana çok sık enjeksiyon yapılması neticesinde lipohipertrofi görülebilir.

İlaç Etkileşimleri:

Başka ilaçlarla beraber kullanılması insülin gereksinimini etkileyebilir. MAO inhibitörleri, non-selektif beta blokerler , anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri, salisilat, anabolik steroidler, oral antidiyabetikler ve alkol insülinin hipoglisemik etkisini artırabilir. Oral kontraseptifler, tiyazidler, kortikosteroidler, tirod hormonları ve sempatomimetikler insülinin etkisini azaltabilen ilaçlardır.


28 Temmuz 2009 Salı

ACTONEL Film Tablet

Etken Madde(ler): 
Risedronat sodyum

Piyasa Şekilleri: 
4 film tablet, 28 film tablet içeren blister ambalajlarda. 

Kullanım Şekli: 
Erişkinler için önerilen doz, her gün bir adet 5 mg veya haftada bir kez alınan 35 mg tablettir. Yiyecekler, Actonelin emilimini bozar, bu nedenle, yeterince emilebilmesi için; günün ilk yemeğinden ya da ilk içeceğinden (su dışında) en az 30 dakika önce veya günün herhangi bir saatinde alınan yiyecek ya da içeceklerden en az 2 saat ara ile veya yatmadan en az 30 dakika önce alınmalıdır. Haftalık dozda hastalar ilaç almadıklarını farkettikleri gün içersinde ilaçlarını almaları gerektiği konusunda bilgilendirilmelidirler. Bu hastalar daha sonra normal rutinlerine dönerek, tabletleri önceden belirledikleri güne göre almaya devam etmelidirler. Tablet bütün olarak yutulmalı, çiğnenmemeli veya emilmemelidir. Actonel, mideye geçmenin kolaylaştırılması için ayakta, dik durulurken bir bardak suyla (en az 120 ml) alınmalıdır. Actonel tablet alındıktan sonraki 30 dakika boyunca hastanın uzanmaması gerekmektedir.

Endikasyonları: 
Omur ve kalça kırıklarına yönelik riski azaltmak üzere menopoz sonrası dönemdeki osteoporoz tedavisinde endikedir. Artmış osteoporoz riski bulunan, menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda osteoporozun önlenmesinde endikedir. Yüksek kırık riski bulunan erkeklerdeki osteoporoz tedavisinde endikedir. 

Kontrendikasyonları: 
İlacın içindeki herhangi bir maddeye karşı aşırı duyarlılık, hipokalsemi, ciddi böbrek yetmezliğinde (kreatinin klirensi <30 ml/min.) kontrendikedir. Ayrıca 30 dakika boyunca dik durumda kalamayacak hastalara da verilmemelidir.

Uyarılar: 
Bifosfonatların bir kısmı, özofajite ve özofagus ülserine neden olmaktadırlar. Geçmişinde darlık veya akalazya gibi özofagus geçiş veya boşaltımını engelleyen özofagus hastalıkları olanlar veya tablet alımından sonraki en az 30 dakika boyunca ayakta, dik durumda durmaları mümkün olamayan hastalarda, risedronat özel bir dikkatle kullanılmalıdır. Hamilelikte kullanımı ile ilgili yeterli çalışma yoktur. Bu nedenle gebe kadınlarda kullanılmamalıdır. 

Yan Etkileri: 
Gastrik ve özofajial ülser ve disfaji yapabilir. Diğer hafif-orta şiddetli yan etkiler; ağrı, sırt ağrısı, karın ağrısı, bitkinlik, göğüs ağrısı, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalık, bulantı, diyare , anemi, artralji, eklem rahatsızlığı, miyalji, bacak krampı, bursit, tendon hastalığı, kemik hastalığı, depresyon, sersemlik, anksiyete, farenjit, rinit, dispne, döküntü, kaşıntı, üriner sistem enfeksiyonudur. Nadiren duodenit, iritis, dil iltihabı ve karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluk bildirilmiştir. Bazı hastalarda, serum kalsiyum ve fosfat düzeylerinde erken, geçici, asemptomatik ve hafif azalmalar gözlenmiştir.

İlaç Etkileşimleri: 
Polivalan katyon örneğin, kalsiyum, magnezyum, demir ve alüminyum) içeren yiyecek ve ilaçların bir arada alınması, risedronatın emilimini bozabilir.

ACTİNOMA Jel

Etken Madde(ler): 
Diklofenak sodyum 3 %

Piyasa Şekilleri: 
30 g'lık alüminyum tüplerde. 

Kullanım Şekli: 
Actinoma Jel günde 2 defa deriye lokal olarak ovmak suretiyle uygulanır. Doz miktarı lezyonun genişliğine uygun olmalıdır. Normalde her 5 cm x 5 cm ölçülerinde bir lezyon için 0,5 g jel kullanılır. Tedavi süresi 60-90 gün arasındadır. Lezyonlarda tamamen iyileşme tedaviye ara verildikten sonra 30 güne kadar görülmeyebilir. Tedaviye cevap vermeyen lezyonlarda tedavi değiştirilmelidir.

Endikasyonları: 
Aktinik keratoz tedavisinde kullanılır. 

Kontrendikasyonları: 
Diklofenak sodyum ve yardımcı maddelere karşı aşırı duyarlılığı bilinen kişilerce kullanılmamalıdır. Diğer nonsteroidal antienflamatuvar ilaçlar için geçerli olduğu gibi, asetil salisilik asit veya prostaglandin sentezini inhibe edici ilaçların kullanımı sonucu olarak görülebilecek; astım krizi, ürtiker ve akut rinit tablosu gelişen hastalarda kullanılmamalıdır.

Uyarılar: 
Aktinik keratoz tedavisi süresince güneşten korunulmalıdır. Aktif gastrointestinal ülseri olanlarda, kanamalı, ciddi böbrek ve karaciğer yetmezliği olan kişilerde dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır. Açık yaralarda, enfeksiyonlarda veya döküntülü dermatitlerde kullanılmamalıdır. Göz ile temas ettirilmemelidir. Diğer topikal ilaçlar, kozmetikler veya güneş koruyucuları ile beraber kullanımının güvenirliliği ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Çocuklarda aktinik keratoz hastalığı görülmediğinden çocuklar tarafından kullanılmamalıdır. Gebelik kategorisi B'dir. anne sütüne geçişi ve hamilelikteki kullanımına ilişkin çalışma mevcut olmadığından gebelik veya emzirme dönemlerinde kullanılmamalıdır. 

Yan Etkileri: 
Bazen alerjik veya alerjik olmayan kontakt dermatit (kaşıntı, ciltte kızarıklık, ödem, vezikül, papül, bül veya derinin pullanması gibi semptomlar) ortaya çıkabilir.

ACTIVELLE Film Tablet

Novo Nordisk
Etken Madde(ler: 
Estradiol 1 mg, Noretisteron asetat 0.5 mg

Piyasa Şekilleri: 
28 film tablet içeren takvimli ve çevrimli ambalajlarda. 

Kullanım Şekli: 

Uterusu sağlam olan kadınlar için önerilen kesintisiz kombine hormon replasman tedavisi ürünüdür. Kesintisiz olarak hergün bir tablet tercihen günün aynı saatinde, oral yolla alınır. Üç ay sonunda tatmin edici semptom iyileşmesi yetersiz ise, daha yüksek dozlu kombine ürüne geçilebilir. Amenoresi olan ve HRT kullanmayan kadınlarda veya başka bir kesintisiz kombine HRT ürününden bu ürüne geçecek olan kadınlarda, tedaviye uygun olan herhangi bir günde başlanabilir. Siklik HRT rejimlerinden bu ürüne geçecek olan kadınlarda, çekilme kanaması sona erdiğinde tedaviye başlanmalıdır.

Endikasyonları: 
Estrojen eksikliği sendromunun tedavisinin yanı sıra, kemiklerde kırık oluşması riski artmış postmenepozal kadınlarda; kemikteki mineral kaybını önlemek için kullanılır. 

Kontrendikasyonları: 
İçerdiği maddelere karşı aşırı duyarlılık, bilinen veya şüphenilen meme kanseri ya da geçmişinde meme kanseri öyküsü olması, bilinen ya da şüphenilen estrojene bağımlı neoplazi (örneğin endometrium kanseri) ve porfiriada kontrendikedir.

Uyarılar: 
Koruyucu olarak progestojen kullanılmaksızın yapılan estrojen tedavisinin endometriyal hiperplazi ve kanser riskini arttırdığı gösterilmiştir. Atipik veya adenomatöz endometriyal hiperplazi sıklıkla kanserin öncülüdür ve korumasız estrojen tedavisi endometriyal hiperplazi prevalansını arttırır. Endometriyumda fazladan hiperplazi gelişmesi riski, her siklusta en az 10 gün süreyle yeterli dozda progestojen kullanılması sayesinde önlenebilir. Estrojen ile tedavi görmüş kadınlarda meme kanseri riski olasılığına yönelik görüşler mevcuttur. Ancak yapılan çalışmaların çoğunda artmış bir meme kanseri insidansı gösterilememiştir. Bazı çalışmalarda ise 10 yıl ve daha uzun süreli kullanımda meme kanseri riskinde hafif bir artışa dikkat çekilmiştir. Epidemiyolojik çalışmalarda estrojen tedavisi görmüş kadınlarda meme kanseri mortalitesinde hiçbir artış görülmemiştir. Herhangi bir estrojen tedavisine başlamadan önce hastanın fizik muayenesinin yanı sıra medikal ve ailesel öyküsünün detaylı biçimde alınması gerekir. Özellikle kan basıncı ölçülmeli, meme, karın ve jinekolojik muayene ayrıntıyla yapılmalıdır. Sağlam bir uterusu olan ancak nedeni belli olmayan genital kanamadan şikayet eden kadınlarda ve yine sağlam bir uterusu olan ve daha önce korumasız olarak estrojenle tedavi görmüş kadınlarda; endometriyumda olası bir hiperstimülasyon veya maligniteye karşı tedaviye başlamadan önce özel dikkat gösterilmelidir. Akut veya kronik bir karaciğer hastalığı geçirmekte olan ya da daha önce bu tip hastalık geçirmiş olan kadınlarda karaciğer fonksiyon testleri normale dönmemişse, tedavi sırasında düzenli olarak karaciğer fonksiyon testleri takip edilmelidir. Venöz trombolik bozukluğu olan veya geçmişinde estrojenlere bağlı olarak buna benzer bir bozukluk geçirmiş olan kadınlarda tedavi sırasında düzenli olarak plazma pıhtılaşma testleri yapılmalıdır. Antihipertansif tedavi gören, epilepsi, migren, diyabet, astma ve kalp yetmezliği gibi hastalıkları olan kadınlarda sıkı kontrol altında tedavi edilmelidir. Estrojen tedavisi sırasında daha önceden var olan uterus miyomlarının boyutları artabilir, endometriosis varsa semptomları alevlenebilir. Tedavi sırasında veya tedaviden hemen sonra anormal ve düzensiz kanamalar gelişirse; olası bir uterus malignitesini ekarte etmek için diyagnostik aspirasyon biyopsisi veya küretaj yapılmalıdır. Genel kural olarak yapılan jinekolojik muayenenin dışında herhangi bir fiziksel muayene yapılmadan estrojenlerin kullanımı bir yıldan daha uzun süreli olmamalıdır. Kemik mineral içeriğindeki kaybı önlemek için uzun vadeli koruma, kırık oluşma riski olan kadınlarla sınırlandırılmalıdır. Venöz tromboembolik bozukluklar, sarılık başlaması, migren tipi başağrılarının başlaması, ani görme bozuklukları ve kan basıncında bariz artış durumlarında tedavi hemen sonlandırılmalıdır.

Yan Etkileri: 
Tedavinin ilk birkaç ayında doza bağımlı olarak %10-20 oranında memelerde hassasiyet ve düzensiz kanamalar görülmektedir. %1'den fazla görülen yan etkiler; memelerde hassasiyet, bulantı, kusma, ödemdir. %0.1-1 arası; başağrısı, deri reaksiyonlarıdır. %0.1den az olanlar; kolelitiyazis, astma, alopesi, migren, venöz trombozdur. Karaciğer fonksiyonlarında değişiklikler ve tromboembolik bozukluklar bildirilmiştir. Meme ve endometriyum kanseri vakaları da bildirilmiştir ancak tedavinin insidansı arttırdığını gösteren herhangi bir dayanak bulunmamaktadır. 

İlaç Etkileşimleri: 
Karaciğer enzimlerini uyaran ilaçlar estrojenlerin metabolizmasını arttırır. Bu estrojenin etkisinin azalmasına yolaçabilir. Barbitüratlar, fenitoin, rifampisin ve karbamazepin gibi karaciğer enzimlerini uyaran ilaçlarla etkileştiği gösterilmiştir.

ACTIQ Pastil

Önemli: 
Bu ürün KIRMIZI REÇETE ile verilmesi gereken ürünlerdendir.

Etken Madde(ler): 
Fentanil


Piyasa Şekilleri: 200 mcg: 3 pastil 
400 mcg: 3 pastil 
800 mcg: 3 pastil 

Kullanım Şekli: 
Actiq, oromukozal kullanım için tasarlanmıştır; aplikatörü aracılığıyla ağızda dolaştırılarak emilmelidir. Böylelikle mukozal temas maksimize edilmiş olur. Preparat çiğnenmemelidir, emilmelidir, çünkü fentanilin bukkal mukoza tarafından emilimi, gastrointestinal yoldan sistemik emilimine oranla daha hızlıdır. Ağzı kuru olan hastalarda bukkal mukozanın nemlendirilmesi için su kullanılabilir. Preparat 15 dakikalık bir süre içinde tüketilmelidir. Ağız içindeki preparat tamamen bitmeden aşırı opioid etki gözlenmesi durumunda aplikatör hemen çıkarılmalı ve daha sonraki dozların azaltılması konusu dikkate alınmalıdır. Doz titrasyonu ve idame tedavisi: Opioide bağlı yan etkilerin riskini azaltmak ve en uygun dozu belirlemek için titrasyon işlemi sırasında hastanın profesyonel sağlık personeli tarafından yakından izlenmesi gerekir. Preparatın kullanılmayan bölümü uygun bir şekilde atılmalıdır. Dozaj bireysel olarak titre edilmelidir. Titrasyon: Titre edilmeden önce, hastaların sürekli ağrıları opioid tedavisi yoluyla kontrol altında tutuluyor olmalı ve hastalar günde 4 kezden fazla ani ağrı krizi yaşamamış olmalıdır. Tedavide başlangıç dozu 200 mcg olmalıdır; gerektiğinde 200, 400 ve 800 mcg kullanılarak dozaj ayarlanır. Hastalarda dozaj, ani ve şiddetli bir ağrı krizine karşı, belirli bir dozda kabul edilebilir yan etkilerde uygun analjezi sağlanana kadar dikkatle izlenerek arttırılmalıdır. Titrasyon sırasında, hastanın bir doz Actiq kullanmasından 15 dakika sonra uygun analjezi elde edilemezse, aynı doz bir kez daha verilebilir. Ancak tek bir ağrı krizi için iki defadan fazla doz kullanılmamalıdır. 1600 mcg'lik uygulamada nadiren ikinci bir doza ihtiyaç duyulur. Birbirini takip eden ani ve şiddetli ağrı krizlerinde, kriz başına birden fazla doza ihtiyaç duyuluyorsa dozun arttırılarak, bir yüksek dozdaki preparatın kullanılması gerekebilir. İdame dozu: Uygun bir doz belirlendikten sonra (ortalama olarak, bir kriz tek bir dozaj formuyla tedavi edilebildiğinde), hasta bu dozla devam etmelidir ve günlük Actiq tüketimini en fazla 4 doz ile sınırlamalıdır. Dozun yeniden ayarlanması: Birbirini takip eden dört günden uzun bir süre boyunca günde dört ani ve şiddetli ağrı krizi yaşandığında, kalıcı ağrı için kullanılan uzun etkili opioid dozu tekrar değerlendirilmelidir. Uzun etkili opioid dozu arttırılırsa ani, şiddetli ağrıları tedavi etmek için kullanılan Actiq dozunun da tekrar gözden geçirilmesi gerekebilir. Tedavinin kesilmesi: Kalıcı ağrıları için kronik opioid tedavisine devam eden hastaların ani ve şiddetli ağrıları için Actiq'e gerek duyulmadığında, tedavi hemen kesilebilir. Opioid tedavisinin tamamen kesilmesinin gerektiği durumlarda, ani geri-çekilme görülmemesi için opioid dozunun azaltılarak kesilmesi sırasında kullanılan Actiq dozu da dikkate alınmalıdır. 16 yaşından küçük çocuklarda kullanımıyla ilgili uygun pozoloji ve güvenilirlik bilgisi bulunmamaktadır. Yaşlı hastaların intravenöz yoldan uygulanan fentanilin etkilerine karşı daha hassas oldukları gözlenmiştir. Bu nedenle yaşlılarda doz titrasyonunda özellikle dikkat edilmesi gerekir. Yaşlılarda fentanil eliminasyonu daha yavaştır ve terminal eliminasyon yarılanma süresi daha uzundur; bu nedenle etken madde birikimi olabilir ve bu da istenmeyen yan etki riskini arttırabilir. Yaşlılarda kullanımını araştırmak amacıyla klinik araştırmalar gerçekleştirilmemiştir. Ancak, klinik araştırmalarda 65 yaş üzeri hastalarda, ani başlangıçlı şiddetli ağrıların başarılı bir şekilde dindirilmesi için daha düşük dozların yeterli olduğu gözlenmiştir. Böbrek veya karaciğer yetmezliği olan hastalarda doz ayarlama işleminin özellikle dikkatle gerçekleştirilmesi gerekir.

Endikasyonları: 
Kronik ağrıları için opioid idame tedavisi uygulanmakta olan kanser vakalarında, aniden ortaya çıkan şiddetli ağrıların kontrol altına alınmasında endikedir. Bu ağrılar, normalde kontrol altına alınabilen inatçı ağrıların geçici alevlenmesidir.

Kontrendikasyonları: 
Fentanil veya preparatın bileşimindeki yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılık durumunda, MAO inhibitörlerinin eşzamanlı kullanımı veya MAO inhibitörlerinin kullanımının bırakılmasından sonraki iki hafta içerisinde ve ileri derecede solunum depresyonu veya şiddetli obstrüktif akciğer hastalığında kontrendikedir. 

Uyarılar: 
Fentanil gibi opioidlerin tekrar tekrar uygulanması sonucunda tolerans ve fiziksel ve/veya psikolojik bağımlılık oluşabilir. Ancak tedavi amaçlı opioid kullanımı sonrasında iyatrojenik bağımlılık nadirdir. Bir hafta ya da daha uzun sürelerle günde minimum 60 mg morfin ya da saatte 50 mcg fentanil ya da eşdeğer analjezik dozda başka bir opioid madde kullanan hastalarda opioid toleransı geliştiği düşünülmelidir. Klinik açıdan önemli solunum depresyonu riski mevcuttur. Özellikle ileri derecede olmayan kronik akciğer yetmezliği veya kendilerini solunum depresyonuna iten başka bir rahatsızlığı olan hastalarda titrasyonu dikkatle yapılmalıdır. Ürün, hiç opioid kullanmamış hastalara verilmemelidir, çünkü solunum depresyonu riski yüksektir. Preparat, intrakranial basıncı yüksek hastalar veya bilinç kaybı olan hastalar gibi CO2 retansiyonunun intrakranial etkilerine karşı duyarlılık gösterme ihtimali olan hastalarda çok dikkatli uygulanmalıdır. Opioidler kafa travmalı hastalarda klinik seyri saptırabilir ve bu hastalarda yalnızca klinik durumun gerektirdiği zaman kullanılmalıdır. İntravenöz fentanil bradikardiye neden olabildiğinden, preparatın bradiaritmisi olan hastalarda dikkatle kullanılması önerilir. Karaciğer veya böbrek yetmezliği olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. İntravenöz olarak uygulandığında, metabolik klerens ve plazma proteinlerindeki değişikliklerden dolayı klerensinin değiştiği gözlenmiştir. Hipovolemisi ve hipotansiyonu olan hastalarda özellikle dikkat edilmelidir. Diyabetik hastalar preparatın karbonhidrat içeriği konusunda uyarılmalıdır. Gebelik kategorisi C'dir. Hayvanlarla yapılan çalışmalarda üremeye bağlı toksisiteye neden oldugu gözlenen fentanilin hamile kadınlarda kullanımı konusunda yeterli veri mevcut değildir. Opioid analjezikler neonatal solunum depresyonuna yol açabilir. Hamilelik sırasında uzun süreli kullanımda neonatal geri-çekilme bulguları oluşabilir. Kesin gerekli olmadığı sürece gebelerde kullanılmamalıdır. Doğum esnasında fentanil kullanımı önerilmemektedir çünkü fentanil plasentadan geçer ve fetüste solunum depresyonuna yol açabilir. Fentanil anne sütüne geçmektedir, bu nedenle çocuklarını emziren anneler, çocukta sedasyon ve/veya solunum depresyonu oluşma ihtimaline karşı preparatı kullanmamalıdır. Son fentanil kullanımının üzerinden en az 24 saat geçmeden emzirme işlemi tekrarlanmamalıdır.

Yan Etkileri: 
Gözlenen advers etkiler tipik opioid yan etkilerdir. Çok sık >%10: Bulantı/kusma. Sık >%1-10: Asteni, baş ağrısı, kabızlık, dispepsi, anksiyete, sersemlik, baş dönmesi, ağızda kuruluk, uykusuzluk ya da uykuya meyil, dispne, kaşıntı, terleme, görme bozukluğu. Nadir >%0.1-1: Karında şişkinlik, karın ağrısı, kaza sonucu yaralanma, akşamdan kalma etkisi, vücutta genel kırgınlık durumu, hipotansiyon, taşikardi, vazodilatasyon, anoreksi, şelitis, disfaji, şişkinlik, gaz, jinjivit, dişetlerinde kanama, tükürük salgısının artması, intestinal tıkanıklık, sarılık, ağız ülserleri, stomatit, dil rahatsızlıkları, susama, koordinasyon bozukluğu, anormal rüyalar, anormal düşünme, ajitasyon, amnezi, ataksi, ağız çevresi parestezi, reflekslerde azalma, delüzyonlar, kişilik/kimlik kaybı, depresyon, duygusal instabilite, öfori, halüsinasyon, hiperestezi, hipokinezi, miyoklonik hareketler, stupor, astım, hipoventilasyon, farenjit, solunum yetmezliği, kızarıklık, ürtiker, tat alamama, üriner retansiyon.

İlaç Etkileşimleri: 
Fentanil karaciğerde CYP3A4 izoenzimi ve intestinal mukoza tarafından metabolize edilir. Makrolid antibiyotikler gibi, CYP3A4'e karşı etkili inhibitörler, örneğin eritromisin, ketokonazol ve belirli proteaz inhibitörleri, örneğin ritonavir, oral yoldan alınan fentanilin biyoyararlanımını artırabilir ve sistemik klirensini düşürebilir, bu da daha fazla ve uzun opioid etkiye yol açabilir. Benzer bir etki CYP3A4'ü inhibe ettiği bilinen greyfurt suyunun birlikte tüketilmesi sonucunda da görülebilir. Bu nedenle fentanilin CYP3A4 inhibitörleriyle aynı anda verilmesi konusunda dikkatli davranılması önerilmektedir. Diğer opioidler, sedatifler veya hipnotikler, genel anestezikler, fenotiyazinler, sakinleştiriciler, çizgili kas gevşeticileri, sedatif etkili antihistaminikler dahil olmak üzere başka MSS depresanları ve alkolün kullanımı daha fazla depresan etki oluşmasına neden olabilir. Geri-çekilme bulguları, nalokson gibi opioid antagonist etkisi olan ilaçların veya agonist/antagonist karışımı analjeziklerin (örneğin pentazosin, butorfanol, buprenorfin, nalbufin) uygulanmasıyla bastırılabilir. Opioid analjezikler, araç veya makina kullanımı gibi gerçekleştirmesi potansiyel tehlike taşıyan işler için gerekli olan zihinsel ve/veya fiziksel gücü olumsuz etkileyebilir.

ACTILYSE IV Flakon

Boehringer-Ingelheim  
Etken Madde(ler): 
Alteplaz (plazminojen aktivatörü)

Piyasa Şekilleri: 
50 mg: 2 i.v. flakon ve 50 ml'lik 2 çözücü, transfer kanülü, 50 mg: 1 i.v. flakon ve 50 ml'lik çözücü, transfer kanülü, 20 mg: 1 i.v. flakon ve 20 ml'lik çözücü, transfer kanülü, 10 mg: 1 i.v. flakon ve 10 ml'lik çözücü, transfer kanülü içeren ambalajlarda. 

Kullanım Şekli: 
Actilyse, semptomların başlangıcından sonra mümkün olan en kısa zamanda verilmelidir. Miyokard enfarktüsü: Tedaviye semptomların başlangıcını izleyen 6 saat içerisinde başlanabilen miyokard enfarktüsü hastalarında, 90 dakikalık (hızlandırılmış) doz rejimi: İntravenöz bolus olarak 15 mg, ilk 30 dakika içerisinde infüzyon şeklinde 50 mg, bunu izleyen 60 dakika içerisinde 35 mg, maksimal doz olan 100 mg'a ulaşılıncaya kadar. Vücut ağırlığı 65 kg'ın altında olan hastalarda total doz, vücut ağırlığına göre ayarlanmalıdır. İntravenöz bolus olarak 15 mg, ve 30 dakika içerisinde infüzyon şeklinde 0.75 mg/kg (en çok 50 mg), bunu izleyen 60 dakika içerisinde infüzyon şeklinde 0.5 mg/kg (en çok 35 mg). 6-12 saatte başlanabilen miyokard enfarktüsü hastalarında, 3 saatlik doz rejimi: İntravenöz bolus olarak 10 mg, ilk saat içerisinde intravenöz infüzyon şeklinde 50 mg, daha sonraki 2 saat içinde her 30 dakikada 10 mg intravenöz infüzyon gidecek şekilde; toplam 3 saat içinde maksimal doz olan 100 mg'a ulaşılıncaya kadar. Vücut ağırlığı 65 kg'ın altında olan hastalarda toplam doz, 1.5 mg/kg'ı geçmemelidir. Akut miyokard enfarktüsünde kabul edilen maksimal doz, 100 mg alteplaz'dır. Semptomlar ortaya çıktıktan sonra mümkün olan en kısa zamanda asetilsalisilik asite başlanmalı ve miyokard enfarktüsünü izleyen ilk aylar boyunca kullanılmalıdır. Bununla eş-zamanlı olarak, 24 saat boyunca ya da daha uzun süreyle heparin verilmelidir. Akciğer embolisi: Toplam doz olan 100 mg, 2 saat içerisinde uygulanmalıdır. 1-2 dakikalık i.v. bolus şeklinde 10 mg, 2 saat içinde i.v. infüzyon şeklinde 90 mg. Total doz, vücut ağırlığı 65 kg'ın altında olan hastalarda 1.5 mg/kg'ı aşmamalıdır. Actilyse tedavisi bittikten sonra, aPTT değerleri üst normal sınırın 2 katından daha aşağıya indiğinde, heparin tedavisine başlanmalıdır. İskemik inme: Önerilen doz, total dozun %10'u başlangıçta i.v. bolus şeklinde uygulanmak üzere, 60 dakika boyunca infüze edilen 0.9 mg/kg'dır (en fazla 90 mg). Tedavi semptomların ortaya çıkmasından sonraki 3 saat içerisinde, mümkün olduğunca çabuk başlatılmalıdır.

Endikasyonları: 
Alteplaz, rekombinant glikoprotein yapısında bir insan doku tipi plazminojen aktivatörüdür. Alteplaz intravenöz olarak uygulandığında, dolaşım sisteminde nispeten inaktif durumda kalır. Fibrine bağlandıktan sonra aktive olur ve plazminojenin plazmine dönüşümünü uyararak, fibrin pıhtının erimesine yol açar. Akut miyokard enfarktüsünün trombolitik tedavisi: Tedaviye semptomların başlangıcını izleyen 6 saat içerisinde başlanabilen hastalarda, 90 dakikalık (hızlandırılmış) doz rejimi; tedaviye semptomların başlangıcından sonraki 6-12 saatte başlanabilen hastalarda, 3 saatlik doz rejimi endikedir. Hemodinamik instabilite ile birlikte olan akut masif akciğer embolisinin trombolitik tedavisi: Akciğerlerin çoklu segmentinde ya da bir lobundaki kan akımı tıkanıklığı olarak tanımlanan pulmoner embolinin eritilmesinde endikedir. Teşhis, mümkün olduğunca pulmoner anjiyografi gibi objektif yöntemler ya da akciğer sintigrafisi gibi non-invazif yöntemler ile doğrulanmalıdır. Akciğer embolisine ilişkin mortalite ve geç dönemli morbidite üzerinde klinik çalışma bulunmamaktadır. Akut iskemik inmenin trombolitik tedavisi: Alteplaz, disabilite insidansını azaltmak ve nörolojik iyileşmeyi artırmak için erişkinlerde akut iskemik inme tedavisinde endikedir. Tedavi yalnızca, inme semptomlarının ortaya çıkmasından sonraki 3 saat içerisinde ve bilgisayarlı beyin tomografisi (BT) gibi uygun bir görüntüleme yöntemiyle, intrakranyal hemorajinin dışlanmasından sonra başlatılmalıdır.

Kontrendikasyonları: 

Var olan veya son 6 ay içerisinde geçirilmiş önemli kanama bozukluğu, var olduğu bilinen hemorajik diyatez, oral antikoagülan almakta olan hastalar (INR >1.3); herhangi bir SSS harabiyeti öyküsü (örn. neoplazma, anevrizma, intrakranyal veya omurilik ameliyatı gibi); sub-araknoidal kanama dahil, intrakranyal kanama öyküsü, belirtisi ya da kuşkusu; kontrol altında olmayan, şiddetli arteriyel hipertansiyon; son 10 gün içerisinde geçirilmiş büyük bir ameliyat ya da önemli bir travma (halen geçirilmekte olan akut miyokard enfarktüsüyle ilişkili herhangi bir travma da dahil), yakın dönemlerde geçirilmiş bir baş ya da kranyum travması; son 10 gün içerisinde geçirilmiş uzun ya da travmatik kardiyopulmoner resussitasyon (>2 dakika), obstetrik doğum; üzerine kompres uygulanamayan bir kan damarına yakınlarda girilmiş olması; karaciğer yetmezliği, siroz, portal hipertansiyon (özofagus varisleri) ve aktif hepatit gibi şiddetli karaciğer fonksiyon bozukluğu; örneğin diyabetteki gibi hemorajik retinopati ya da başka hemorajik oftalmik tablolar; bakteriyel endokardit, perikardit; akut pankreatit; son 3 ay içerisinde, belgelendirilmiş ülseratif gastrointestinal hastalık; arter anevrizmaları, arteriyovenöz malformasyonlar; kanama riski yüksek olan neoplazmalar; etkin madde alteplaz ya da yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılıkta kontrendikedir. Akut miyokard enfarktüsü ve pulmoner embolizm endikasyonlarında, ek olarak, anamnezde inme öyküsünün varlığı; akut iskemik inme endikasyonu için, ek olarak, iskemik atak semptomlarının infüzyonun başlatılmasından 3 saatten daha uzun süre önce ortaya çıkması ya da semptomların ortaya çıkış zamanının bilinmediği durumlar, infüzyonun başlatılmasından önce akut iskemik inme semptomlarının hızlı bir iyileşme göstermesi ya da sadece minör semptomların varlığı, klinik olarak (örn. Ulusal Sağlık Enstitüsü İnme Skoru (NIHSS) >25) ya da uygun görüntüleme teknikleriyle değerlendirildiği şekliyle şiddetli inme, inme başlangıcında aynı zamanda atakların varlığı, son üç ay içerisinde inme ya da ağır kafa travması öyküsü, önceden geçirilmiş inme ve diabetus mellitus kombinasyonu, hastaneye başvuruda yükselmiş bir aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT) ile birlikte inme başlangıcından önceki 48 saat içerisinde heparin uygulaması, 100.000/mm3' ten daha düşük trombosit sayımları, sistolik kan basıncının >185 veya diyastolik kan basıncının >110 mmHg olması ya da kan basıncını bu limitlere düşürmek için agresif tedavi (i.v. ilaçlar) gerekliliği, kan glukozunun <50>400 mg/dl olması kontrendikedir. 18 yaşın altındaki çocuk ve adolesanlarda veya 80 yaşın üzerindeki erişkinlerde akut inmenin tedavisi için endike değildir.


Uyarılar: 
Tedavi sırasında en sık karşılaşılan komplikasyon, kanamadır. Heparin ile eş-zamanlı antikoagülasyon, kanamaya katkıda bulunabilir. Trombolitik tedavi boyunca bu nedenle, muhtemel bütün kanama bölgelerinin dikkatle izlenmesi gereklidir. Tedavi sırasında, rijid kateterlerin kullanılması, i.m. enjeksiyonlar ve hastanın gereksiz yere hareket ettirilmesinden sakınılmalıdır. Başta serebral hemoraji olmak üzere, ciddi kanamalar ortaya çıktığında, fibrinolitik tedavi derhal durdurulmalı ve eş-zamanlı heparin uygulamasına da son verilmelidir. Kanama başlangıcından önceki 4 saat içerisinde heparin uygulanmış ise, protamin verilmesi düşünülmelidir. Kriyopresipitat, taze donmuş plazma ve trombosit transfüzyonları gündeme getirilmeli ve her uygulama sonrasında klinik ve laboratuvar değerlendirmeleri yinelenmelidir. Kriyopresipitat infüzyonunda arzu edilen hedef fibrinojen düzeyi 1 g/l'dir. Aynı zamanda antifibrinolitik ajanların kullanılması da gündeme getirilmelidir. Tedaviden sonra, rekombinant insan doku-tipi plazminojen aktivatör molekülüne karşı kalıcı bir antikor oluşumu gözlenmemiştir. Tekrar uygulanması konusunda sistematik bir deneyim bulunmamaktadır. Eğer bir anaflaktik reaksiyon ortaya çıkarsa, infüzyon durdurulmalı ve gerekli tedaviye başlanmalıdır. Akut miyokard enfarktüsü ve akut pulmoner embolizm tedavisinde ek olarak, sistolik kan basıncı >160 mmHg, ileri yaş intraserebral kanama riskini artırabilir, yaşlı hastalarda aynı zamanda terapötik yarar da arttığından risk-yarar değerlendirmesi dikkatle yapılmalıdır. Akut miyokard enfarktüsü tedavisinde ek olarak, aritmiler, reperfüzyon ile ilişkili aritmi (koroner tromboliz ile sonuçlanabilir), tedavi başlangıcından itibaren ilk 24 saat içerisinde Gliko-Protein IIb/IIIa antagonistlerinin kullanımı, trombolitiklerin kullanımı (sağ kalp trombüsü olan hastalarda, tromboembolik olayların riskini artırabilir, örn. mitral stenozu ya da atriyal fibrilasyon) dikkat edilmelidir. Akut iskemik inmeli hastalarda intrakranyal kanama riski belirgin olarak yüksektir, çünkü kanama çok büyük bir oranda enfarktüs bölgesinde ortaya çıkar. Bu durum özellikle; serebral damarlarda küçük asemptomatik anevrizmalar, önceden asetilsalisilik asit (ASA) ile tedavi edilen hastalarda, özellikle de tedavi geciktiğinde, intraserebral kanama riski daha yüksektir. Tedavi, semptomların ortaya çıkmasından itibaren 3 saatten daha geç başlatılmamalıdır, çünkü bu durumda yarar/risk oranı, tedavinin pozitif etkileri zaman içerisinde azalması (özellikle önceden ASA tedavisi almakta olan hastalarda olmak üzere, mortalite oranı yükselir) ve semptomatik kanama riski artmasına bağlı olarak elverişsizdir. Tedavi uygulanırken ve tedaviden sonraki 24 saate kadar kan basıncının (KB) izlenmesi gereklidir; eğer sistolik KB >180 mmHg ya da diyastolik KB >105 mmHg ise i.v. antihipertansif tedavi önerilir. Önceden inme geçirmiş hastalarda veya kontrol altına alınamayan diyabeti olanlarda, terapötik yarar azalır. İnmesi çok hafif olan hastalarda riskler, beklenen yarara karşı ağır basarlar ve bu hastalar alteplaz ile tedavi edilmemelidir. Enfarktüslerin yoğun olduğu hastalarda, şiddetli kanama ve ölüm de dahil olmak üzere, kötü sonuç alınma riski daha büyüktür. İnme hastalarında olumlu bir sonuç alınması olasılığı, ilerleyen yaş, inme şiddetinde artış ve başvuru zamanında kan glikoz düzeylerinin yüksek oluşuyla birlikte azalır; öte yandan şiddetli maluliyet ve ölüm ya da ilişkili bir intrakranyal kanama olasılığı, tedaviden bağımsız olarak artar. Seksen yaşın üzerindeki hastalar, inmenin şiddetli olduğu hastalar ve başlangıçta kan glikoz düzeyleri <50>400 mg/dL olan hastalar, alteplaz ile tedavi edilmemelidir. İskemik alanın reperfüzyonu, enfarktüslü bölgede serebral ödem gelişmesini indükleyebilir. Kanama riskindeki artış nedeniyle, alteplaz ile trombolizi izleyen ilk 24 saat içerisinde trombosit agregasyon inhibitörleriyle tedaviye başlanmamalıdır. Gebelik kategorisi X'dir. Gebelerde kullanılmamalıdır. Alteplazın süte geçip geçmediği bilinmemektedir.



Yan Etkileri: 
En sık eşlik eden istenmeyen reaksiyon, hematokrit ve/veya hemoglobin değerlerinin düşmesiyle sonuçlanan kanamadır. Yüzeyel kanamalar: Ponksiyon yerlerinde ya da hasar görmüş kan damarlarında ortaya çıkarlar. İç kanamalar: Gastrointestinal veya ürogenital kanallara, periton ardına ya da santral sinir sistemine olan kanamalar veya parenkimatöz organların kanamaları. İnme (intrakranyal kanama dahil) ve başka ciddi kanama atakları geçiren hastalarda, ölüm ve kalıcı maluliyet olayları bildirilmiştir. Miyokard enfarktüsü: Kardiyak bozukluklar: Çok sık: Reperfüzyon aritmileri; bu aritmiler yaşamı tehdit edici olabilir ve konvansiyonel antiaritmik terapilerin kullanılmasını gerektirebilirler. Miyokard enfarktüsü ve pulmoner embolizmi: Sinir sistemi bozuklukları: Seyrek: İntrakranyal kanama. Akut iskemik inme: Sinir sistemi bozuklukları: Sık: İntrakranyal kanama. Semptomatik intraserebral kanama, majör istenmeyen olayı oluşturmaktadır (hastaların %10'una varan bir kısmında). Miyokard enfarktüsü, pulmoner embolizm ve akut iskemik inme: Gastrointestinal bozukluklar: Sık: Gastrointestinal kanal içerisine kanama, bulantı, kusma. Bulantı ve kusma aynı zamanda, miyokard enfarktüsünün semptomları olarak da ortaya çıkabilir. Seyrek: Periton arkasına kanama, diş eti kanaması. Genel bozukluklar ve uygulama yerine özgü tablolar: Çok sık: Yüzeyel kanama; olağan durumda ponksiyon yerlerinde ve hasar görmüş damarlarda ortaya çıkar. Yaralanmalar, zehirlenmeler ve prosedürel komplikasyonlar: Seyrek: Anaflaktoid reaksiyonlar, izole olgularda yaşamı tehdit edici olabilir. Döküntü, ürtiker, bronkospazm, anjiyoödem, hipotansiyon, şok ya da alerjik reaksiyonlar ile ilişkili başka herhangi bir semptom olarak belirebilirler. Eğer bunlar ortaya çıkarsa, konvansiyonel anti-alerjik tedavi başlatılmalıdır. Nadir: Kolesterol kristal embolizasyonu. İncelemeler: Çok sık: Kan basıncında düşme. Sık: Vücut ısısında yükselme. Reprodüktif sistem ve meme bozuklukları: Sık: Ürogenital kanal içerisine kanama. Respiratuvar, torasik ve mediyastinal bozukluklar: Sık: Burun kanaması. Cerrahi ve tıbbi prosedürler: Sık: Kan transfüzyonu gerekliliği. Vasküler bozukluklar: Sık: Ekimozlar. Seyrek: Trombotik embolizasyon. Nadir: Parenkimatöz organlarda kanama.


İlaç Etkileşimleri: 
Pıhtılaşmayı etkileyen veya trombosit fonksiyonlarını bozan ilaçlar, alteplaz ile tedaviden önce, tedavi sırasında ve tedaviden sonra kanama riskini artırabilirler. ACE inhibitörleriyle eş-zamanlı tedavi, anaflaktoid reaksiyon gelişmesi riskini artırabilir. Enjeksiyonluk su ya da örn. dekstroz gibi karbonhidratlı infüzyon solüsyonlarıyla daha fazla seyreltilmemelidir. Aynı infüzyon flakonu ya da aynı venöz hat içerisinde, diğer ilaçlarla (heparin ile bile) karıştırılmamalıdır.

ACTIDEM Şurup

Önemli:Bu ürün KONTROLE TABİ olup normal reçete ile verilerek reçete kayıt defterine kaydedilmesi gereken ürünlerdendir.

Etken Madde(ler): 
Triprolidin HCl 1.25 mg/5 ml, Psödoefedrin HCl 30 mg/5 ml, Dekstrometorfan HBr 10 mg/5 ml

Piyasa Şekilleri: 
150 ml'lik şişelerde. 

Kullanım Şekli: 
Günlük doz erişkinlerde ve 12 yaşın üzerindeki çocuklarda 3x2 ölçek; 6-12 yaş arası çocuklarda 3x1 ölçek; 2-5 yaş arası çocuklarda 3x1/2 ölçek ve 6 ay-2 yaş arası çocuklarda 3x1/4 ölçektir.

Endikasyonları: 
Öksürük ve konjesyon belirtilerinin tedavisinde, üst solunum yolları hastalıklarında ve alerjik rinitte kullanılır. 

Kontrendikasyonları: 
Bileşiminde bulunan maddelerden herhangi birine aşırı duyarlılığı olduğu bilinenlerde, monoamin oksidaz (MAO) tedavisi görenlerde ya da son 14 gün içinde bu tür ilaç kullananlarda, böbrek yetmezliğinde, ağır hipertansiyon koroner arter hastalığı bulunanlarda, gebelik ve emzirme döneminde kullanılmamalıdır.

Uyarılar: 
Hafif yada orta derecede hipertansiyonlu hastalarda, hipertiroidi ve prostat hipertrofisinde, dar açılı glokomda, prodüktif öksürüklü kronik akciğer hastalıklarında ve diyabetli hastalarda kullanılırken dikkatli olunmalıdır. Ağır karaciğer yetmezliği bulunanlarda doktor tavsiyesi olmadan kullanılmamalıdır. Uyuklama ve dikkat kaybına yol açabileceğinden hastaların taşıt ve makine kullanmamaları önerilir. Alkolün ve diğer merkezi sinir sistemi depresanlarının etkilerini güçlendireceğinden alkollü içeceklerle birlikte kullanılmamalıdır. Semptomlarda 7 gün içerisinde iyileşme görülmezse veya yüksek ateş durumunda ilaç kesilmeli ve doktora danışılmalıdır. 


Yan Etkileri: 
Epigastik rahatsızlık hissi, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal ya da kabızlık, taşikardi, palpitasyon, EKG değişiklikleri, aritmi, hipotansiyon ve hipertansiyon, bronşiyal salgılarda koyulaşma, aşırı duyarlılık reaksiyonları, ışığa duyarlılık ve kimyasal olarak benzer preparatlara çapraz duyarlılık görülebilir. özellikle prostat hipertrofisi olanlarda idrar retansiyonu görülebileceği bildirilmiştir. Seyrek olarak görülen yan etkiler: Baş dönmesi, tremor, nadiren halüsilasyon, uyku bozukluğu, baş ağrısı, koordinasyon güçlüğü, deri döküntüleri, fotosensitive, boğaz kuruluğu.

İlaç Etkileşimleri: 
Monoamin oksidaz (MAO) inhibitörleri, alfa-adrenerjik blokerler, alkol, hipnotik ve trankilizan ilaçlar, atropin, trisiklik antidepresan ilaçlar, temazepam, antihistaminikler, narkotik analjezikler ve SSS depresanları ile kullanılmamalıdır. Genetik polimorfizmi test etmekte kullanılan debrizokin maddesi ile etkileşim gösterebilir. Antihipertansif ya da antidepresan ilaçlar kullananlar hekime danışmadan kullanmamalıdır.

ACT-HIB Aşı

Etken Madde(ler): 
Tetanoz proteinine konjuge Haemophilus influenzae Tip b polisakkariti 10 mcg/1 doz (0.5 ml)

Piyasa Şekilleri: 

1 doz'luk 1 flakon içeren ambalajlarda. 

Kullanım Şekli: 
Deri altı veya kas içi yolla uygulanır. Uygulama yeri olarak 2 yaşın altındaki çocuklarda uyluğun anterolateral bölgesi, iki yaş üzerindeki çocuk ve yetişkinlerde deltoid bölge seçilmelidir. Act-Hib aşısının rutin pediatrik aşılar ile aynı takvimde, Difteri-Tetanoz-Boğmaca aşısı ile birlikte uygulanması önerilmektedir. 2-6 aylık bebeklere 1 veya 2 aylık aralar ile 3 doz, 3. dozdan 1 yıl sonra rapel; 6-12 aylık bebeklere 1 aylık aralar ile 2 doz, 2. dozdan 1 yıl sonra rapel; 1-5 yaş arası çocuklara 1 doz şeklinde önerilmektedir.

Endikasyonları: 
Haemophilus influenzae tip b bakterilerinin neden olduğu invaziv enfeksiyon hastalıklarından (menenjit, pnömoni, septisemi, sellülit, artrit, epiglotit) korunma amacı ile 2 aylıktan itibaren tüm bebeklere uygulanır. Diğer Haemophilus influenzae serotipleri, N. memengitidis ve S. pneumonia ile meydana gelen menenjitlere karşı koruma sağlamaz. 


Kontrendikasyonları: 
Akut, ateşli enfeksiyon hastalıklarında, kronik hastalıkların akut alevlenme dönemlerinde, tetanoz toksoidine karşı aşırı duyarlılık durumlarında kontrendikedir.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

ACT Ampul

Etken Madde(ler):

Asetil sistein 100 mg/ml

Piyasa Şekilleri:

3 ml'lik 5 ampul, 3 ml'lik 10 ampul içeren ambalajlarda.

Kullanım Şekli:

Mukolitik ve antioksidan olarak: Parenteral Uygulama: Erişkinlerde: Act 300 mg/3 ml (%10) Solüsyon içeren ampul, derin i.m. veya i.v. yolla günde 1-2 kez 1 ampul olarak uygulanır. Çocuklarda: Derin i.m. enjeksiyon ile 15-30 mg/kg/gün dozda 2'ye bölünerek uygulanır. Tedavi süreleri klinik gelişime göre ayarlanmalıdır. Herhangi bir anafilaktik reaksiyonu önlemek için infüzyon çok yavaş uygulanmalıdır. Bu amaçla başlangıçta %5 glukoz veya %0,9 NaCl ile seyretilmelidir. İnhalasyon Yolu ile Uygulama: Nebulize olarak basınçlı hava veya oksijen, ultrasonik nebulize ve intermitan pozitif basınçlı solunum cihazı ile uygulanabilir. Erişkinlerde: Günde 1-2 kez 1 ampul 5-10 gün süre ile nebulize edilir. Doz aralığı ve doz miktarı klinik yanıta göre yeniden düzenlenebilir. Çocuklarda: Önerilen endikasyonlarda günde 2 kez 150 mg dozda kullanılmalıdır. Kistik fibrozisde günlük doz birkaç grama kadar çıkarılabilir. İntratrakeal Uygulama: Trakeostomili hastaların rutin bakımında her 1-4 saatte bir 1-2 ml trakeostomi içine uygulanabilir. Göğüs travması veya cerrahi sonrası perkütan intratrakeal kateter ile her 1-4 saatte bir 2-4 ml uygulanabilir. Parasetamol Zehirlenmesi: Antidot tedavisinde, mümkün olan en kısa sürede 150 mg/kg yükleme dozu ile başlanmalıdır. Ardından parasetamol zehirlenmelerinde en az 72 saat süreyle, 50 mg/kg idame dozu ile devam edilmelidir. Herhangi bir anafilaktik reaksiyonu önlemek için infüzyon çok yavaş uygulanmalıdır. Bu amaçla başlangıçta %5 glukoz veya %0,9 NaCl ile seyreltilmelidir. Yükleme dozu: Tedaviye 150 mg/kg yükleme dozu ile başlanmalıdır (70 kg'lık bir kişi için yaklaşık 35 ampul). Hesaplanan doz, erişkinlerde en az 200 ml, çocuklarda ise 50 ml %5 glukoz veya %0,9 NaCl ile seyreltilerek 60 dakika içinde uygulanmalıdır. İdame dozu: Parasetamol entoksikasyonu idame tedavisi 50 mg/kg dozda (70 kg'lık bir kişi için yaklaşık 11 ampul) 4 saat ara ile 72 saat süresince yapılır. Tedavi parasetamolün kan seviyeleri azalıp, karaciğer fonksiyon testleri normal hale dönünceye kadar sürdürülmelidir.

Endikasyonları:

Yoğun kıvamlı balgamın atılması, azaltılması, ekspektorasyonun kolaylaştırılması gereken durumlarda, bronkopulmoner hastalıklarda, bronşik sekresyon bozukluklarının tedavisinde endikedir.

Kontrendikasyonları:

Asetil sisteine aşırı duyarlı olduğu bilinen kişilerde kontrendikedir.

Uyarılar:

Gastroduodenal ülser durumlarında, ayrıca asetil sisteinin verilmesinden sonra bronşiyal sekresyonda belirgin bir artış olabilir. Bu durumda eğer öksürük refleksi/öksürük yeterli değilse hava yolunun açık tutulmasına dikkat edilmelidir. Asetil sisteinin anne sütüne ve fetüse geçmesiyle ilgili yeterli veri olmadığından gebelerde ve emzirenlerde zorunlu nedenler olmadıkça kullanılmamalıdır.

Yan Etkileri:

Kusma ve bulantı tipinde gastrointestinal bozukluklar, stomatit ve rinore (burun akıntısı), ürtiker, baş ağrısı, kulak çınlaması, nadiren allerjik deri reaksiyonları oluşturabilir.

İlaç Etkileşimleri:

Mukomodifikatör bronşikler, atropinik sekresyon kurutucu maddeler ve antitüssiflerle birlikte alınmamalıdır.

ACNELYSE Krem

Etken Madde(ler):

Retinoik asit 0.1 %

Piyasa Şekilleri:

20 g'lık tüplerde.

Kullanım Şekli:

Parmak ucuyla alınan bir miktar krem günde bir defa ve tercihen geceleri tedavisi gereken bölgeye sürülür. Tedaviye ortalama 6 hafta devam edilmelidir.

Endikasyonları:

Komedon, papül ve püstüllerle birlikte görülen akne vulgaris te endikedir.

Kontrendikasyonları:

Duyarlı kişilerde kontrendikedir.

Uyarılar:

Duyarlılık ve kimyasal irritasyon oluşursa tedavi kesilmelidir. Tedavi sırasında hastanın güneş ışığı görmesi en aza indirilmelidir. Güneş yanığı olan hastalar tamamen iyileşinceye kadar retinoik asit kullanılmamalıdır. Ultraviyole ışık ile temas önlenemiyorsa, güneş ışığını engelleyici ajanların kullanılması önerilmelidir. Gözlere, mukoz membranlara, burun kenarlarına ve ağıza değdirilmemelidir. Topikal kullanım, uygulama bölgesinde irritasyona bağlı lokal eriteme ve ciltte soyulmaya neden olabilir. Lokal irritasyon aynı şiddette devam ederse, hastalara, ilacı daha az sıklıkla kullanmaları veya geçici bir süre ara vermeleri veya tamamen bırakmaları önerilmelidir. Ekzematöz deri bölgelerinde irritasyona neden olduğu bildirildiğinden bu hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Gebelerde ve süt verenlerde kesin gerekli olduğunda dikkatle verilmelidir.

Yan Etkileri:

Duyarlı kişilerde ciltte kızarıklık, ödem, vezikül veya kabuklaşma oluşturabilir. Nadiren hipo veya hiperpigmentasyona neden olabilir. Bu yan etkiler ilacın kesilmesiyle ortadan kaybolur.

İlaç Etkileşimleri:

Antiseptik sabun ve diğer cilt temizleyicileriyle birlikte kullanıldığında kuvvetli bir kurutucu etki ortaya çıkmaktadır. Kükürt, rezorsin ve salisilik asitle birlikte kullanıldığında dikkat edilmelidir.

ACİDRİNE Tablet

Etken Madde(ler):

Aminoasetat bazik 250 mg, Galaktan sulfat 200 mg, Mirtikain lauril sülfat 2.5 mg

Piyasa Şekilleri:

40 tabletlik ambalajlarda.

Kullanım Şekli:

Genel olarak yemeklerden sonra veya ağrılı zamanlarda, çiğnemek veya emmek suretiyle günde 3-6 tablet. Genel olarak ağrılı krizlerde veya yemeklerden bir saat sonra alınır. Acidrin tablet ile beraber ayrıca oral tıbbi tedavi uygulanacak ise iki ilaç alımı arasında bir süre bulunması uygundur.

Endikasyonları:

Özogastrik hastalıklarda ağrılı durumların semptomatik tedavisinde kullanılır.

Uyarılar:

Sürekli diyalize girmek zorunda olanlarda alüminyum birikmesiyle ensefalopati riski olabileceğinden dikkatli olunmalıdır.

Yan Etkileri:

Besinlerle takviye edilemeyen uzun süreli tedavilerde veya doz aşımı durumunda konstipasyon, fosfor kaybı riski görülür.

İlaç Etkileşimleri:

Alüminyum bileşikleri; absorbsiyonla indometazinin, şelasyonla tetrasiklinin rezorbsiyonunu azaltır veya geciktirir. Tüm antiasitler gibi asit ilaçların (salisilat, tiyazitik diüretik, diğer izoniazid) absorbsiyonunun gecikmesinde teorik olarak risk faktörü mevcuttur.

24 Temmuz 2009 Cuma

ACETYLSYSTEIN 600 Trom İlaç Etkileşimleri

Mukomodifikatör bronşikler, atropinik sekresyon kurutucu maddeler ve antitüssiflerle birlikte alınmamalıdır.

ACETYLSYSTEIN 600 Trom Yan Etkileri

ACETYLSYSTEIN 600 Trom Uyarılar ve Önlemler

ACETYLSYSTEIN 600 Trom (Efervesan Tablet) Kontrendikasyonları

ACETYLSYSTEIN 600 Trom (Efervesan Tablet)

ACERİLİN İlaç Etkileşimleri

Diüretiklerle tedavi edilmekte olanlarda ve özellikle diüretik tedavisine yeni başlamış hastalarda lisinopril verilmesi durumunda kan basıncında aşırı düşüş görülebilir. Tedaviye başlarken diüretikler kesilirse semptomatik hipotansiyon olasılığı minimalize edilebilir. Lisinopril eğer bir Beta-bloker yerine kullanılacaksa, kullanılmakta olan Beta-bloker, lisinopril ile tedaviye başladıktan sonra kademeler halinde dozu azaltılarak kesilmelidir. İndometazin, beraber kullanıldığında lisinoprilin antihipertansif etkisini azaltabilir. Lisinopril lityum tuzlarının eliminasyonunu azaltabilir. Lityum tuzları uygulanıyorsa, lityum düzeyleri dikkatlice izlenmelidir.

ACERİLİN Yan Etkileri

ACERİLİN (Tablet) Uyarılar ve Önlemler

ACERİLİN (Tablet) Kontrendikasyonları

ACERİLİN Tablet

ACE Plus Selenyum İlaç Etkileşimleri

Diğer A vitamini ihtiva eden ilaçlarla birlikte alınmaz. Oral kontraseptifler C vitamininin vücuttaki seviyesini düşürür. C vitamini varfarininin aktivitesini azaltır. Alfa tokoferol K vitamininin emilimini azaltır.

ACE Plus Selenyum Yan Etkileri

ACE Plus Selenyum (Kapsül) Uyarılar ve Önlemler

ACE Plus Selenyum (Kapsül) Kontrendikasyonları

ACE Plus Selenyum (Kapsül)

ACETYLSYSTEIN 600 Trom Yan Etkileri

Kusma ve bulantı tipinde gastrointestinal bozukluklar, stomatit ve rinore (burun akıntısı), ürtiker, baş ağrısı, kulak çınlaması, nadiren allerjik deri reaksiyonları oluşturabilir.

ACETYLSYSTEIN 600 Trom Uyarılar ve Önlemler

ACETYLSYSTEIN 600 Trom (Efervesan Tablet) Kontrendikasyonları

ACETYLSYSTEIN 600 Trom (Efervesan Tablet)

ACERİLİN Yan Etkileri

Klinik çalışmalarda görülen yan etkileri çoğunlukla geçici ve hafiftir. En sık görülen yan etkiler uyku hali, baş ağrısı ve diyare, yorgunluk, öksürük, mide bulantısıdır. Daha az sıklıkla ortostatik etkiler, lekeler ve asteni görülebilir. Nadiren yüz, ekstremiteler, dudaklar, dil, glottis ve/veya larinkste anjiyonörotik ödem bildirilmiştir. Kontrollü çalışmalarda ve ilacın kullanımından sonra bildirilen yan etkiler ise şunlardır: Yüksek riskli hastalarda, muhtemelen eksesif hipotansiyonu takiben, miyokard enfarktüsü veya serebrovasküler zararlar, palpitasyon, taşikardi, abdominal ağrı, ağız kuruması , hepatit, sarılık, mood değişiklikleri, mental konfüzyon, ürtiker, diyaforez, üremi, oligüri/anüri, renal fonksiyon bozukluğu, akut renal yetmezlik, impotens, ateş, vaskülit, miyalji, artralji/artrit, pozitif anti nükleer antikorlar, yüksek eritrosit sedimentasyon hızı, eozinofili, lökositoz, lekeler, fotosensitivite ve diğer dermatolojik problemler meydana gelebilir.

ACERİLİN (Tablet) Uyarılar ve Önlemler

ACERİLİN (Tablet) Kontrendikasyonları

ACERİLİN Tablet

ACE Plus Selenyum Yan Etkileri

Yüksek dozlarda diyare ve karın ağrısı görülebilir.

ACE Plus Selenyum (Kapsül) Uyarılar ve Önlemler

ACE Plus Selenyum (Kapsül) Kontrendikasyonları

ACE Plus Selenyum (Kapsül)

ACETYLSYSTEIN 600 Trom Uyarılar ve Önlemler

Gastroduodenal ülser durumlarında, ayrıca asetil sisteinin verilmesinden sonra bronşiyal sekresyonda belirgin bir artış olabilir. Bu durumda eğer öksürük refleksi/öksürük yeterli değilse hava yolunun açık tutulmasına dikkat edilmelidir. Asetil sisteinin anne sütüne ve fetüse geçmesiyle ilgili yeterli veri olmadığından gebelerde ve emzirenlerde zorunlu nedenler olmadıkça kullanılmamalıdır.

ACETYLSYSTEIN 600 Trom (Efervesan Tablet) Kontrendikasyonları

ACETYLSYSTEIN 600 Trom (Efervesan Tablet)

ACERİLİN (Tablet) Uyarılar ve Önlemler

Komplike olmayan hipertansif hastalarda nadiren semptomatik hipotansiyon görülür. Lisinopril alan hastalarda semptomatik hipotansiyon daha çok hacim azalması olan (diüretik tedavisi, diyette tuz kısıtlaması, diyaliz, diyare ve kusma gibi) hastalarda meydana gelmektedir. Renal yetmezliği olsun veya olmasın konjestif kalp yetmezliği hastalarında, semptomatik hipotansiyon gözlenmiştir. Bu tür hastalarda lisinopril tedavisi kontrol altında başlatılmalı ve hastalar lisinopril ve/veya diüretik dozu ayarlanana dek yakından izlenmelidir. Aynı durum aşırı kan basıncı düşüşünün miyokard enfarktüsüne veya serebrovasküler zararlara yol açabileceği, iskemik kalp veya serebrovasküler hastalığı olanlar için de geçerlidir. Konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda ADE inhibitörleriyle tedavinin başlatılmasının ardından oluşan hipotansiyon, renal fonksiyonların daha fazla bozulmasına neden olabilir. Genellikle tersiner olan bu durumlarda, akut renal yetmezlik bildirilmiştir. Bilateral renal arter stenozu veya tek bir böbrekte arter stenozu olup, ADE inhibitörleriyle tedavi edilen bazı hastalarda, tedavinin bırakılmasıyla kan üresi ve serum kreatinini geri dönüşlü olarak yükselmiştir. Diüretiğin ve/veya lisinoprilin dozunun azaltılması veya kesilmesi gerekebilir. Lisinopril de dahil ADE inhibitörleriyle tedavi edilen hastalarda nadiren yüz, ekstremiteler, dudaklar, dil, glottis ve/veya larinkste anjiyonörotik ödem bildirilmiştir. Bu durumda lisinopril hemen kesilmeli ve semptomlar tamamen kayboluncaya kadar izlenmelidir. Laringeal ödem ile seyreden anjiyonörotik ödem fetal olabilir. Larinks, dil ve glottisin ödemi halinde solunum yolu obstrüksiyonu meydana geldiğinde adrenalin 1/1000'lik çözeltisinden 0.3-0.5 ml uygulamak uygun bir tedavidir. Lisinopril kullanımıyla beraber görülen öksürük, karakteristik olarak artmayan, sürekliliği olan ve tedavinin kesilmesiyle ortadan kalkan tiptedir. Majör cerrahi operasyona giren veya anestezi için hipotansiyona neden olan ajanlar alan hastalarda, lisinopril kompanzatuvar renin salınımına sekonder olarak, anjiyotensin II oluşumunu durdurabilir. Hipotansiyon oluşursa ve mekanizmayla oluştuğuna karar verilirse, bu durum hacim artırımıyla düzeltilebilir. Gebelikte lisinopril ile yapılmış uygun ve iyi kontrollü çalışmalar yoktur. Ancak, ADE inhibitörlerinin gebelik sırasında fötal ve neonatal morbidite ve mortaliteye neden olabileceğini gösteren veriler vardır. Zorunlu olmadıkça lisinoprilin gebelikte kullanılması önerilmez. Kullanılacaksa, fetusa muhtemel riskleri göz önüne alınmalıdır. İlk trimester dışında lisinoprilin fötusu istenmeyen şekilde etkileyip etkilemeyeceği kesin olarak bilinmemektedir. Gebeliğin ileri dönemlerinde lisinopril kullanıldığında fötal hipotansiyon, renal yetmezlik ve oligohidramniyoz oluştuğu bildirilmiştir. Muhtemelen renal fonksiyonlarda bir azalma olduğunu gösteren maternal oligohidramniyöz, uzuv kısalmaları ve kraniofasial deformasyonlar ile sonuçlanabilir. Oligohidramniyoz gözlenirse, anne için hayat kurtarıcı olarak düşünülmemesi halinde lisinopril kullanımına son verilmelidir. İnsan sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir. Emziren anneye ancak gerekli görüldüğünde dikkatle verilmelidir. Çocuklarda güvenilirliği ve etkinliği bilinmemektedir.

ACERİLİN (Tablet) Kontrendikasyonları

ACERİLİN Tablet

ACE Plus Selenyum (Kapsül) Uyarılar ve Önlemler

Oral kontraseptif kullananlar ve oral antikoagülan kullananlarda verilmesi risklidir.

ACE Plus Selenyum (Kapsül) Kontrendikasyonları

ACE Plus Selenyum (Kapsül)

ACETYLSYSTEIN 600 Trom (Efervesan Tablet) Kontrendikasyonları

Asetil sisteine aşırı duyarlı olduğu bilinen kişilerde kontrendikedir.

ACETYLSYSTEIN 600 Trom (Efervesan Tablet)

ACERİLİN (Tablet) Kontrendikasyonları

Lisinoprile aşırı duyarlılığı bulunan hastalarda ve geçmişinde ADE inhibitörü kullanımından dolayı anjiyonörotik ödem öyküsü olan hastalarda kontrendikedir.

ACERİLİN Tablet

ACE Plus Selenyum (Kapsül) Kontrendikasyonları

Bileşiminde bulunan herhangi bir maddeye karşı aşırı duyarlılığı olan hastalarda ve A hipervitaminöz durumlarında kontrendikedir.

ACE Plus Selenyum (Kapsül)

ACETYLSYSTEIN 600 Trom Efervesan Tablet

Etken Madde(ler): 
Asetil sistein 600 mg

Piyasa Şekilleri: 
20 efervesan tablet, 10 efervesan tablet içeren polipropilen tüpte. 

Kullanım Şekli: 
Erişkinlerde ve gençlerde (14 yaş üstü) günde 2x1/2 tablet; 6-14 yaş grubunda günde 1x1/2 tablet genelde akşamları verilmelidir.


Endikasyonları: 
Yoğun kıvamlı balgamın atılması, azaltılması, ekspektorasyonun kolaylaştırılması gereken durumlarda, bronkopulmoner hastalıklarda, bronşik sekresyon bozukluklarının tedavisinde endikedir.

ACERİLİN Tablet

Etken Madde(ler): 
Lisinopril

Piyasa Şekilleri: 
20 mg: 20 tablet, 10 mg: 20 tablet, 5 mg: 20 tabletlik ambalajlarda. 

Kullanım Şekli: 
Erişkinlerde ortalama günlük doz: 1) Hipertansiyonda; başlangıç günde 1 kez 10 mg, idame dozu günde 1 kez 20-40 mg. Halen diüretik tedavisi altında olan hastalarda ilk doz Acerilin uygulanmasını takiben semptomatik hipertansiyon gelişebilir. Bu nedenle bu türlü hastalarda; mümkünse, Acerilin tedavisine başlamadan iki-üç gün öncesinden diüretiğe son verilmelidir. Tedavi süresince eğer yukarıda verilen dozlara rağmen yalnız başına Acerilin istenilen basınç azalmasını sağlamamışsa diüretik eklenebilir. Eğer diüretik tedavisi sonlandırılamıyorsa, Acerilin tedavisi 5 mg ile ve tıbbi gözetim altında başlatılmalıdır. Tıbbi gözetim en az iki saat olmak kaydıyla, kan basıncı stabilize olduktan sonraki bir saati de kapsamalıdır. Renal yetmezliği olan hastalarda başlangıç dozu kreatinin klirens değerlerine göre uygulanmalıdır. Normal yada hafif yetmezlikde (kreatinin klirensi 30 ml/dak) 10 mg/gün; orta-ileri derecede yetmezlikte (kreatinin klirensi 10-30 ml/dak) 5 mg/gün; diyaliz hastalarında (kreatinin klirensi 10 ml/dak) 2.5 mg/gün uygulanır. Bu hastalarda da idame dozu, alınan kan basıncı yanıtına göre 40 mg'a kadar arttırılabilir. 2) Konjestif Kalp Yetmezliğinde; başlangıç günde 2.5-5 mg, idame dozu günde 10-40 mg’dır. 3) Miyokard Enfarktüsünde; akut miyokard enfarktüsü için beta bloker tedavisi veya standart trombolitik, aspirine ilave olarak kullanılır. Hemodinamik olarak stabil hastalarda, ilk 5 mg'lık doz semptomun başlamasından 24 saat içinde verilmelidir. Eğer tolere edilebilirse, tekrar 5 mg 24 saat sonra verilir, daha sonra günde bir kez 10 mg'a artırılır. Tedavi süresi minimum 6 hafta olmalıdır.

Endikasyonları: 
Esansiyel ve renovasküler hipertansiyonda endikedir. Tek başına veya diğer antihipertansiflerle beraber kullanılabilir. Ayrıca dijital ve/veya diüretiklerle kontrol altına alınamamış konjestif kalp yetmezliği tedavisinde de endikedir.

ACE Plus Selenyum (Kapsül)

Etken Madde(ler: 
Beta karoten 20 mg, Vitamin C (Askorbik asit) 200 mg, Vitamin E 200 mg, Selenyum 50 mg

Piyasa Şekilleri: 30 kapsül 

Kullanım Şekli: 
Takviye olarak günde 1-2 yumuşak kapsül, tedavi amacıyla günde 2-3 yumuşak kapsül alınır. 

Endikasyonları: 
Yağ emilim bozuklukları, karaciğer yetmezliği-safra kanalı tıkanıklığı, uzun süre devam eden diyare, barsak emilim bozukluklarında A, C, E vitaminleri ve selenyum ihtiyacının karşılanmasında kullanılır.

23 Temmuz 2009 Perşembe

ACD3 Damla

Etken Madde(ler): 
Vitamin A 2500 IU/ml, Vitamin C (Askorbik asit) 87.5 mg/ml, Vitamin D3 (Kolekalsiferol) 1000 IU/ml


Piyasa Şekilleri: 
20 ml'lik damlalıklı şişelerde. 

Kullanım Şekli: 
Günde 10 damla (0.4 ml) kullanılır.


Endikasyonları: 
Vitamin eksikliğinde kullanılır.

ACCUZIDE Film Tablet İlacı Etkileşimleri

Sofra tuzu; ilacın antihipertansif etkisinde azalma. Antihipertansif ilaçlar (diüretikler, betablokerler gibi), nitratlar, vazodilatörler, barbitüratlar, fenotiyazinler, trisiklik antidepresanlar, alkol: ilacın antihipertansif etkisinde güçlenme. Analjezikler, antifilojistikler (asetil salisilik asit, indometazin gibi); ilacın antihipertansif etkisinde olası azalma. Özellikle hipovolemili hastalarda akut böbrek yetmezliği ortaya çıkabilir. Yüksek doz salisilat uygulaması; hidroklorotiyazide bağlı olarak, salisilatların merkezi sinir sistemi üzerindeki zararlı etkisinde güçlenme. Potasyum, potasyum tutucu diüretikler (spironolakton, amilorid, triamteren gibi) ve heparin gibi serum potasyum konsantrasyonunun yükselmesine yol açabilecek ilaçlar; ADE inhibitörlerinin yol açtıkları potasyum düzeyini yükseltici etkide güçlenme. Lityum: Serum lityum konsantrasyonunda yükselme (düzenli olarak kontrol edilmelidir) ve buna bağlı olarak lityumun kardiyotoksik ve nörotoksik etkilerinde güçlenme. Alkol; alkolün etkisinde güçlenme. Digitalis glikozitleri; potasyum ve/veya magnezyum eksikliğine bağlı olarak digitalis glikozitlerinin etki ve yan etkileri artabilir. Oral antidiyabetikler ve insülin; hidroklorotiyazidden dolayı etkinin zayıflaması. Katekolaminler (epinefrin gibi); hidroklorotiyazide bağlı olarak etkide azalma. Potasyum kaybına yol açan diüretikler (furosemid gibi) glukokortikostreoidler, ACTH, karbenoksolon, amfoterisin B, penisilin G, salisilatlar ve laksatif alışkanlığı; hidroklorotiyazide bağlı potasyum ve/veya magnezyum kaybında artış. Kolestramin veya kolestipol; hidroklorotiyazidin emiliminde azalma. Allopurinol, sitotistikler, immunosupresifler, sistemik kortikosteroidler, prokainamid; lökopeni. Sitostatikler (siklofosfamid, florourasil, metotraksat gibi); hidroklorotiyazide bağlı olarak kemik iliğindeki zararlı etkilerin güçlenmesi (özellikle granülositopeni). Narkotikler, anestezikler; hipotansif etkide güçlenme. Kas gevşeticiler (kürar benzeri); hidroklorotiyazide bağlı olarak kas gevşetici etkinin güçlenmesi ve uzaması. Metildopa; izole vakalarda hidroklorotiyazide karşı antikor oluşması nedeniyle hemoliz. Nöroleptik ilaçlar, imipramin; kinaprilin antihipertansif etkisinde güçlenme. Tetrasiklinler; tetrasiklinin emiliminde azalma. ADE inhibitörleri veya hidroklorotiyazid ile bazı maddelerin birlikte kullanımı sırasında bildirilen etkileşimlerdir.

ACCUZIDE Film Tablet Yan Etkileri

ACCUZIDE Film Tablet Uyarılar ve Önlemler

ACCUZIDE Film Tablet Kontrendikasyonları

ACCUZIDE Film Tablet

ACCUZIDE Film Tablet Yan Etkileri

Kardiyovasküler; tedavisinin başlangıç döneminde, tuz ve/veya sıvı kaybı olan hastalarda (örneğin kusma, diyare veya daha önceden uygulanan diüretik tedavisi gibi nedenlere bağlı), ağır hipertansiyonlu hastalarda ve dozunun arttırıldığı durumlarda bulanık görme, halsizlik ve baş dönmesi hissi ile nadiren bilinç kaybına kadar varabilen (senkop gibi) belirtilerle birlikte seyrek olarak kan basıncında aşırı düşme (hipotansiyon, ortostatik hipotansiyon) meydana gelebilir. Hidroklorotiyazid tedavisi sırasında, potasyum eksikliğine bağlı olarak elektrokardiyografik değişiklikler ve kardiyak ritm bozuklukları görülebilir. ADE inhibitörü tedavisi gören bazı hastalarda kan basıncının çok fazla düşmesine bağlı olarak taşikardi, palpitasyon, aritmi, göğüs ağrısı, angina pektoris, miyokard enfarktüsü, geçici iskemik nöbet gibi advers etkiler görülebilir. Böbrekler; nadiren, böbrek yetmezliği meydana gelebilir veya ilerleyebilir. İzole vakalarda akut böbrek yetmezliğine dönüşebilir. Çok seyrek olarak, bazen böbrek fonksiyonlarında kötüleşme ile seyreden proteinüri görüldüğü bildirilmiştir. Hidroklorotiyazid tedavisi gören izole vakalarda, akut böbrek yetmezliği ile sonlanan bakteriyel olmayan interstisyel nefrit meydana geldiği bildirilmiştir. Solunum sistemi; seyrek olarak, kuru rahatsız edici öksürük ve bronşit, nadiren nefes darlığı, sinüzit, rinit, izole bronkospazm, seyrek olarak, muhtemelen hidroklorotiyazide karşı aşırı duyarlılık sonucu ortaya çıkan şok belirtileriyle birlikte pulmoner ödem bildirilmiştir. Öte yandan glosit ve ağız kuruluğu ile susama hissi meydana gelebilir. Seyrek olarak, ADE inhibitörü kullanımına bağlı larinks, farinks ve/veya dili de içeren angionörotik ödem bildirilmiştir. Bu durum görülürse derhal cilt altına 0.3-0.5 mg epinefrin uygulanmalı ya da EKG ve kan basıncı kontrolü altında intravenöz yoldan yavaş olarak 0.1 mg epinefrin verilmeli ve takiben glukokortikosteroid uygulanmalıdır. İntravenöz yoldan antihistaminik ve H2-reseptör antagonisti verilmesi de önerilir. Epinefrin uygulamasına ek olarak, eksikliği biliniyorsa C2-inaktivatörü de verilebilir. Sindirim sistemi; seyrek olarak, bulantı, üst abdominal ağrı ve hazımsızlık, nadiren kusma, ishal, kabızlık ve iştahsızlık görülebilir. ADE inhibitörü tedavisi sırasında kolestatik sarılık, karaciğer fonksiyon bozukluğu, hepatit ve (sub)ileus ortaya çıkan hastaların bulunduğu bildirilmiştir. Deri ve kan damarları; bazen ekzantem gibi alerjik deri reaksiyonları, nadiren ürtiker, kaşınma ve eritema multiforme gibi deri reaksiyonları, Stevens-Johnson sendromu, lupus erythematosus (çok ender olarak hidroklorotiyazid tedavisinden sonra) ya da dudakları, yüzü ve/veya ekstremiteleri de kapsayan anjiyonörotik ödem görülebilir. Bazı hastalarda deri değişikliklerine ateş, miyalji, artralji/artrit, vaskülit, eozinofili, lökositoz ve/veya ANA-titrasyonunda yükselme eşlik edebilir. Ağır deri reaksiyonlarında tedaviye son verilmelidir. Ender vakalarda, anafilaktoid reaksiyonlar, psoriasis benzeri deri lezyonları, fotosensitivite, sıcak basması, terleme, alopesi, onikoliz ve Reynaud hastalığı olanlarda vasküler krampların şiddetlendiği bildirilmiştir. Özellikle yaşlı veya vasküler hastalığı bulunanlarda, yüksek hidroklorotiyazid dozlarında, hemokonsantrasyon sonucu nadiren trombüs ve emboli görülebilir. Hidroklorotiyazid tedavisi sırasında nadiren, terlemede azalma meydana geldiği gözlenmiştir. Sinir sistemi; bazen, baş ağrısı, halsizlik, uyku artışı, apati, nadiren depresyon, baş dönmesi, uykusuzluk, impotans, uyuşukluk hissi ve parestezi, denge duyusunda bozulma, oryantasyon bozukluğu, ruhsal durumda dalgalanmalar, kulak çınlaması, bulanık görme ve kısmen sıvı ve elektrolit denge bozukluğuna bağlı olarak tat duyusunda değişme ya da geçici tat duyusu kaybı meydana gelebilir. Kas-iskelet sistemi: nadiren kramp, iskelet kaslarında güçsüzlük, kas ağrısı ve potasyum eksikliğine bağlı parezi belirtileri ortaya çıkabilir. Laboratuvar tahlilleri; bazen hemoglobin konsantrasyonunda, hematokrit, lökosit ve trombosit sayısında azalma görülebilir. Nadiren, özellikle böbrek yetmezliği, kolajen doku hastalığı olanlar ya da aynı anda allopurinol, prokainamid veya bağışıklık sistemini baskılayan bazı ilaçları kullananlarda anemi, trombositopeni, lökopeni, nötropeni, eozinofili ve izole vakalarda agranülositoz ya da pansitopeni görülebilir. Hidroklorotiyazid, bazen hipokalemi, hipokloremi, hipomagnezemi, hiperkalsemi, glikozüri ve metabolik alkaloza neden olabilir. Kan şekeri, kolesterol, trigliserit, ürik asit ve serum amilaz düzeyinde yükselmeye yol açtığı gözlenmiştir. Özellikle böbrek yetmezliği olan hastalarda bazen serum üre, kreatinin ve potasyum konsantrasyonu artabilir ve sodyum konsantrasyonu düşebilir. Proteinüri meydana gelebilir. Serum bilirubin ve karaciğer enzim konsantrasyonları ender olarak yükselebilir. Laboratuvar incelemeleri tedaviye başlamadan önce yapılmalı ve tedavi sırasında düzenli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Özellikle tedavinin başlangıç döneminde ve yüksek riskli hastalarda (böbrek yetmezliği, kolajen doku hastalığı olanlar, immünsüpresan ilaçlar, sitostatik ilaçlar, allopurinol, prokainamid, digital, glukokortikosteroid, laksatif kullananlar ve yaşlı hastalar) serum elektrolitleri, serum kreatinin düzeyi, kan şekeri ve kan sayımları daha sık aralıklarla kontrol edilmelidir. Tedavi sırasında ateş, lenfoadenopati, ve/veya boğazda inflamasyon meydana gelirse hemen lökosit sayımı yapılmalıdır.

ACCUZIDE Film Tablet Uyarılar ve Önlemler

ACCUZIDE Film Tablet Kontrendikasyonları

ACCUZIDE Film Tablet

ACCUZIDE Film Tablet Uyarılar ve Önlemler

Dekstransülfan ile yapılan düşük dantiseli lipoprotein (LDL) aferezi sırasında (ağır hiperkolesterolemi) ADE inhibitörü kullanılması, hayatı tehdit eden aşırı duyarlılık reaksiyonlarına yol açabilir. Arı ve yaban arısı gibi böcek toksinlerine karşı alerjik reaksiyonları azaltmak veya yok etmek amacıyla yapılan tedaviler (duyarsızlaştırma tedavisi) sırasında ADE inhibitörü kullanılması, bazen hayatı tehdit eden aşırı duyarlılık reaksiyonlarına (hipotansiyon, solunum yetmezliği, kusma, alerjik deri reaksiyonları gibi) neden olabilir. LDL aferezi ve duyarsızlaştırma tedavisinin gerektiği durumlarda, preparat başka bir antihipertansif ile değiştirilmelidir. Emziren annelerde tedavi zorunluysa emzirmeye son verilmelidir. Klinik açıdan önemli proteinüri (günde 1 gramdan fazla); immün yetmezlik ya da kolajen doku hastalığı (Lupus erythematosus, skleroderma gibi); bağışıklık sistemini zayıflatan sistemik ilaçların (kortikosteroidler, sitostatikler, antimetabolitler gibi), allopurinol, prokainamid ve lityum kullanımı; gut; hipovolemi; serebral skleroz; koroner skleroz; diabetes mellitus; karaciğer yetmezliği durumlarında risk ve yarar değerlendirildikten sonra ve bazı klinik ve laboratuvar-kimyasal parametreler yakından izlenerek kullanılabilir. Böbrek yetmezliği olanlar (serum kreatinin 1.8 mg/100 ml’den yüksek ya da kreatinin klerensi 30-60 ml/dak. olanlar); ağır hipertansiyonlu hastalar; 65 yaşından büyük hastalarda kan basıncı ve/veya gereken laboratuvar parametreleri çok yakından izlenmelidir. Tedavi sırasında, yüksek geçirgenlikli poliakrilnitril-metilsülfonat membranı (örn.AN 69) ile yapılan diyaliz ve hemofiltrasyon uygulaması hayatı tehdit eden şok dahil aşırı duyarlılık reaksiyonlarına yol açabileceğinden , acil diyaliz ya da hemofiltrasyon gereken durumlarda ADE inhibitörleri dışında başka bir antihipertansif ilaca geçilmeli ya da başka bir membran kullanılmalıdır. Doz yükseltilmesi, özellikle tuz ve/veya sıvı kaybı olan hastalarda (örneğin kusma/diyare, daha önce uygulanmış diüretik tedavisine bağlı kayıplar) kan basıncının aşırı düşmesine yol açabilir. Bu tür hastalar en az 6 saat süreyle yakından izlenmelidir.

ACCUZIDE Film Tablet Kontrendikasyonları

ACCUZIDE Film Tablet

ACCUZIDE Film Tablet Kontrendikasyonları

Kinapril hidroklorür, tiyazid ve olası çapraz reaksiyonlar nedeniyle sülfonamidlere karşı aşırı duyarlılık; anjiyonörotik ödem hikayesi olanlar (daha önceden uygulanan ADE-inhibitör tedavisi sırasında ortaya çıkan); ağır böbrek yetmezliği (serum kreatinini 1.8 mg/100 ml’den yüksek ya da kreatinin klirensi 30 ml/dak.’dan az olanlar); diyaliz hastaları; renal arter stenozu (bilateral veya tek böbrek varsa unilateral); böbrek naklinden sonra; hemodinamik açıdan sorun yaratan aort veya mitral kapak stenozu ya da hipertrofik kardiyomiyopati; dekompanse kalp yetersizliği; primer hiperaldosteronizm; ağır karaciğer yetmezliği (hepatik prekoma/koma) ya da primer karaciğer hastalığı; klinik açıdan önemli elektrolit denge bozukluğu (hiperkalsemi, hiponatremi, hipokalemi); çocuklar (yeterli klinik deneyim olmadığından); hamilelik durumlarında kontrendikedir.

ACCUZIDE Film Tablet

ACCUZIDE Film Tablet

Etken Madde(ler): 
Kinapril HCI 20 mg, Hidroklorotiyazid 12.5 mg

Piyasa Şekilleri: 
30 film tablet içeren blister ambalajlarda. 

Kullanım Şekli: 
Hipertansiyon tedavisine etkin antihipertansif ilaçlar kullanarak düşük doz monoterapi ile başlanmalıdır. Monoterapinin etkili olmadığı durumlarda endikedir. Günlük dozu sabahları bir tablettir. Kontrol altına alınamayan hastalarda doz yükseltilmemelidir. Gereken durumlarda tedaviye ayrı ayrı ilaçlarla devam edilmelidir. Günlük doz 20 mg kinapril+25 mg hidroklorotiyazidi aşmamalıdır. Ağır böbrek yetmezliği olan hastalarda (kreatinin klirensi dakikada 30 ml’nin altında olanlar) kullanılmamalıdır. Böbrek fonksiyonları orta derecede kısıtlanmış hastalar (kreatinin klirensi 30-60 ml/dak.) ve yaşlı hastalarda kinapril dozunun azaltılması gerekli olabilir. Sirozlu hastalarda, kinaprilin ilk geçiş sırasında daha düşük oranda metabolize edilmesine bağlı olarak kinaprilatın plazma konsantrasyonu daha düşüktür.

Endikasyonları: 
Kombinasyon preparatının kullanılmasının gerekli olduğu esansiyel hipertansiyonda endikedir.

21 Temmuz 2009 Salı

ACARİS İlaç Etkileşimleri

Akarboz ile tedavi sırasında, kolonda karbonhidrat fermentasyonunda artışın bir sonucu olarak sukroz ve sukroz içeren yiyecekler sıklıkla abdominal rahatsızlığa veya diyareye neden olurlar. Akarboz antihiperglisemik etkiye sahiptir, fakat hipoglisemi oluşturmaz. Eğer akarboz, sülfonilüre veya metformin içeren ilaçlara ve insüline ek olarak tavsiye edilirse, kan glukoz düzeylerinin hipoglisemik aralığa kadar düşmesini önlemek için sülfonilüre, metformin veya insülin dozunun uygun şekilde azaltılması gereklidir. Eğer akut hipoglisemi gelişirse, tedavi sırasında sukrozun, fruktoz ve glukoza daha yavaş olarak parçalanacağı akılda tutulmalıdır. Bu nedenle hipogliseminin hızla düzelmesi için sukroz uygun değildir ve glukoz kullanılmalıdır. Bazı vakalarda akarboz, digoksin için doz ayarlaması gerektirecek şekilde, digoksin biyoyararlanımını etkiler. Akarbozun etkisini zayıflatabileceği için, antasitler, kolestiramin, intestinal adsorbanlar ve sindirim enzim preparatlarının akarboz ile birlikte kullanımından kaçınılmalıdır. Dimetikon/simetikon ile etkileşimi yoktur.

ACARİS İlacı Yan Etkileri

ACARİS İlacı Uyarılar Önlemler

ACARİS İlacı Kontrendikasyonları

ACARİS Tablet